6 Şubat gecesi sabaha karşı Kahramanmaraş Pazarcık merkezli yaşanan büyük şiddette iki deprem tüm ülkeyi yasa boğdu. On şehir etkilenmiş bu büyük depremlerden. Ardından bölgeye 2 gün ciddi anlamda profesyonel yardımın gitmediği, bu bağlamda gecikme olduğu, sonraki yardımların dağıtımında da organizasyon sıkıntısı yaşandığı yazıldı, çizildi, dillendirildi.
     Ne söylesek boş; bugün felaketin 7. günü, halen daha enkaz altından canlı arayışı devam ediyor. Acımızın, yeisimizin ölçüsü yok! Keşke diyoruz, keşke ders alınabilse. Rahmetli deprem uzmanı Ahmet Mete Işıkara’nın hep dillendirdiği, “deprem değil bina öldürür” sözü artık dikkate alınsa da ranttan, çıkardan uzak binalar inşa edilse, bunca masum yurttaşımız betona gömülmese. 
     Bölgede, hemen hep bu tür afetlerde olduğu gibi kurtarma ekiplerinin çok sayıda köpeği, enkazlarda, tonlarca beton altında canlı arama çalışmalarına katılıp mucizeler yarattı. Bazılarının, enkaz altındaki camlardan patileri kesik içinde kaldı, veterinerlerce o kesiklere dikiş atıldıktan sonra o canlar yine yeniden görevlerinin başına koştu. İyi ki varlar can dostlarımız.
     Ama beni inanılmaz etkileyen farklı bir yaşanmışlık geldi bölgeden; onu duymayan, okumayanlar için sizlerle, sosyal medyadan aynen aktarıp paylaşmak istiyorum: 
     Malatya'da kurtarma çalışması yapılırken durmadan ekiplerin önüne çıkıp, ayaklarına dolanan bir kedi ekibin işini zorlaştırıyordu! 
Ekibin çalışmasına zorluk çıkaran bu kediye sinirlenmeye başlayan ekip üyelerinden biri kediye dönerek;
"Hadi var git yoluna kedicik bak enkaz altında kurtarılmayı bekleyen nice can var. Dolanma ayak altında. Miyavlayıp da durma."
"Sessiz olmalısın."
Bir türlü laftan anlamaz kedi ne pist demelerden ne de kovalanmalardan... Aynı noktada miyavlar durur...
"Abi bir bakıversek aynı yerde dolanıp duruyor, belki o deliğin orada sıkışmış yavrusu vardır."
"Abi koş gel.
"Ne oldu?"
"Bir ses geldi aşağıdan."
"Kedi sesi mi?"
"Yok bir yaşlı kadın sesi"
"Bir daha sesleneyim bir sesiz olsa"
Ve sessiz olma emri verilir. Susulur...
"Kimse varmı?"
Yaşlı bir kadın sesi gelir ve kadın ses verir.
"Buradayız"
"Kaçıncı kattasınız"
"Beşinci kattayız"
"Kaç kişisiniz"
"İki küçük torunum bir de ben"
"Bekleyin, sizi orada kurtaracağız"
     Ekip saatlerce hayat koridoru oluşturup onları o koridordan kurtarmanın peşinde iken o kedi orada hiç ayrılmadan bütün çalışmaları sessizce izleyip, beklemeye devam eder. Ne zaman ki bu kurtarma çalışmasının sonucunda göçük altından iki çocuk bir yaşlı kadın çıkartırlar hemen sedyelerin peşinde miyavlayarak koşar.
     Enkazın altından çıkan yaşlı kadın kedinin sesini duyar duymaz seslenir kediye;
"Aferin kızım sen bizim kurtarıcımızsın aferin"
     Ve oradaki herkes anlar aslında o kedinin neden oradan hiç ayrılmayıp o deliğin etrafında dolaşıp, iki de bir de o deliğe devamlı girip çıktığını.
     O da sahibinin peşinden hemen biner ambulansa.
     Şimdi biz kedi nankördür diyebilir miyiz? ASLA!