Bilirsiniz…  
Bir şey bitime yaklaştı mı, “Tünelin ucu göründü” derler. 
Nihayet sandığın da ucu göründü. 
Son yılların sonuçları bakımından en anlamlı seçimine artık günler kaldı.  
Haftaya bugün şapkalar düşmüş, keller görünmüş olacak. 

Her seçim olduğunda duyarız… 
“Kader seçimi” gibi laflar ederler. 
Ama bu seçim galiba sahiden bir kader seçimi… 
Bakıyorum da herkes tedirgin bir bekleyiş içinde.  
Kimileri de bir akıl tutulmasına uğramış olup bilinçli karar verme yetisini kaybetmiş gibi.  

Partiler amaç değil, araçtır, dostlar.  
Aracı amaç haline getirmek demokrasi kültürü zayıf toplumlara has bir davranıştır. 
O sebeple hiçbir zaman parti taassubum olmadı. 
Yani “Anadan doğma şu partiliyim, bu partiliyim” diyenlerden hiç olmadım. 
Fakat bu benim hassasiyetlerim olmadığı anlamına gelmez. 
Hani kimileri, “Kırmızı Çizgi” falan diyorlar ya… 

Ülkemizin, insanımızın dert ve sıkıntıları tümen tümen. 
En başta geçim sorunu… 
Hukuk, adalet, kayırmacılık, yolsuzluk gibi dertler de cabası. 

Ama bir husus var ki;
Başta Amerika ve Avrupa Birliği gibi küresel kan emiciler… 
Oturup, düşünüp ülkemizde dehşetli bir demokrasi, hukuk, insan hakları eksikliği görmüşler. 
Bizi öylesine seviyorlar, öylesine seviyorlar ki, ülkemize acilen demokrasi ve insan hakları getirmek istiyorlar.  
Maazallah...
Tıpkı Irak, tıpkı Libya, tıpkı Suriye ve tıpkı Afganistan’a demokrasi ve insan haklarını getirdikleri gibi…  

Ben her zaman oy tercihlerimde “Büyük Resme” bakarım. 
Asırlardır dünyayı kan ve gözyaşına boğan bu emperyalist vampirler içerdeki kimi parti, kuruluş ve kişileri kullanarak, Ortadoğu’da ne kadar kavim kabile varsa hepsini birbirine kırdıra kırdıra Irakta kukla bir Kürt devletçiği kurdurdular. 
Hem de bizim elimizle… 
Şimdi de utanmadan gözümüzün içine baka baka, terör örgütleriyle aynı senaryoyu Suriye’de sahneliyorlar. 
Sonra sıra İran’a ve bize gelecek…
Ve kukla bir Kürt devletiyle hem İsrail’in güvenliğini garanti altına alacaklar, hem de bölgenin petrollerine ve zenginliklerine çökecekler. 
Bir taşla iki kuş… 
İşte büyük resim bu… 

Kim ne derse desin millet ve devlet olarak, Kurtuluş Savaşından sonraki en tehlikeli BEKA SORUNU ile karşı karşıyayız. 
 İlk fırsatta zayıf bir anımızı bekledikleri o kadar belli ki! 
Hem de açık açık…  
Hem de müttefiklik adı altında… 
Hem de başımıza kaka kaka; gözümüze baka baka… 
Tüm silahlarını bize doğrultup kurşun yağdıran,  gözü dönmüş PKK canilerini üstümüze salıyorlar.
*
Kimi işbirlikçi hainler bir yana, barış, kardeşlik, özgürlük, demokrasi, hak hukuk gibi ulvî kavramları yem yapıp içimizdeki sığırcıkları bir güzel avlıyorlar.
Televizyonlarda görüyoruz: Meydanlarda Türk Milleti’ne ve Türk Devletine açık açık savaş açmış durumdalar.
Anayasadan Türk kavramını çıkaracaklarını, devletin üniter yapısını kaldıracaklarını, Avrupa’nın Yerel Yönetimler Şartını kabul ederek, ilkin özerkliğe, sonra da Allah korusun, ülkemizin bölünmesine kadar gidecek yolun taşlarını döşüyorlar.
*
Düşünüyorum da…
Bu seçim gerçekten de kader seçimi haline geldi.
Ben ise… 
Kime oy vereceğime henüz karar veremesem bile… 
Kime oy vermeyeceğimi çok iyi biliyorum. 

Bu seçimin de şimdiden; 
Millet olarak birliğimize, dirliğimize ve kardeşliğimize vesile olmasını dilerim.