bir kez karar verdi miydi,

ayrılmaya dalından yaprak

dönüşü olmadığını bilse de

onu çağıran toprağın cazibesine

aylardır gel demesine karşı koyamaz.

ağaç rüzgar olur fısıldar kulağına "gitme"

bilir çünkü öncekiler gibi

bu gidişin dönüşü olmayacak.

yaprak nazlı nazlı bir süre daha kalır dalında.

sonunda iner yükseklerden

atlar kavuşur kucağına

en büyük aşkı toprağına.

mevsim dönmüştür çoktan hazana

insan ömürleri de böyledir

doğar ilkbaharı yaşar

yazı coşkuyla geçer

sonbaharda düşüşe geçer

ve nihayet "kıştır" gelen

acımasız soğuk ve son olan.

ama insan da son yapraklar gibi mutludur ölürken

çünkü o da en büyük aşkına

kara toprağına kavuşmuştur..

gerçek huzur gerçek olan yaşam işte şimdi başlamıştır.

     Evet, bir yazı daha geride bıraktık; kendi adıma söylüyorum, hiçbir şey anlamadım ben bu yıl da birkaç yıldır olduğu gibi o en çok sevdiğim mevsim yazdan. Bir harala gürele, geldi mi, gitti mi bilemedim. Ve bu yazın tümünü mağdur, bakıma muhtaç sokak canlarının sahiplendirilmesine, tedavisine eze eze harcadım desem hiç de abartmış olmam.

     Mesela Kurtuluş'taki kapalı, yıkıma alınan pazar yerinden, yıkımın içinden kurtardığımız bir anne ve gözleri açılmadık üç bebeğin sağlıkla büyümeleri, güzel yuva bulmaları çabaları beni inanılmaz yordu.  Sonuçta o güzel bebekler kendilerine layık, çok özel yuvalara uçtu gitti. Kısırlaştırdığım, bir yaşındaki pamuk anneleri ise, şu anda Sempati Hayvan Hastanesi'nde. Uzunca süredir orada kapalı kaldığı için biraz ürkekçe. O da o güzel anneliğinin mükafatını alacak umudundayım. Bekliyor işte, Minnoş adını koyduğum anne, merhametli insanını!

     Tüm bu uğraşlarım bana, iyi sonlarla bitince inanılmaz manevi bir haz veriyor. Harcadığım zaman, nakit, emek hepsini de severek, isteyerek yapıyorum. Bir tek canımı sıkan, beni üzen konu, bu tür ihbarları yaparken yazan, çizen, "imdattt" çağrısı yapanların, sonrasında hiç ortalarda görünmemeleri!   

     Neyse efendim, öyle böyle yaz aylarını geride bıraktık işte. Şimdi sonbaharın ilk ayı Eylül'ü yaşıyoruz. Sonrası malum, önce serin havalar, ardından kara kış kıyamet. Ağustos böceği misali, sıcaklarda saz çalıp şarkı söyleyip oynarken, kış günlerini aklımıza getirmezken, belki de hazırlıksız yakalanacağız zorlu o kara ikliminin olanca sertliğiyle geçen kentimiz kış günlerine.

     Bizler bir şekilde çözeriz sorunları. Ya sokak şartlarında yaşam mücadelesi veren kedilerimiz, köpeklerimiz ve elbette kuşlarımız? Onlar için de güvenli sıcak alanlar yaratsak ve sürekli zamlanan mamalardan, olanaklarımız ölçüsünde yedeklemek gibi tedbirler alsak fena mı olur diyorum.