14 Mayıs seçim sonuçlarını etkileyecek faktörlerin başında ekonomide son 1,5 yıldır yaşanan yüksek enflasyon  gelmektedir. Bütçe açığı, cari açık, işsizlik, gelir dağılımı ve yoksulluk ekonomik istikrar açısından önemlidir ama yüksek enflasyon düşmeden diğer faktörlerde  önemli bir gelişme olması mümkün değildir. Enflasyonun hem üretici hem de tüketici için olumsuz sonuçları vardır. Ayrıca önüne geçilemeyen enflasyon  ekonomiye büyük zarar  verir, kaynak dağılımını olumsuz yönde etkiler, gelir dağılımını bozar. 
Enflasyon,  ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarında gözlenen “sürekli” ve “genel”  fiyat artışlarıdır. Günümüzde  merkez bankalarının birinci önceliği,  fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyat istikrarı, ekonomi birimlerinin karar alma süreçlerinde etkili olmayacak ölçüde düşük ve istikrarlı  enflasyon oranıdır. TCMB’nın amacı, fiyat istikrarını sağlamaktır. Fiyatların istikrarlı olması, enflasyon ve deflasyonun  önlenmesi anlamına gelir. Böylece Türk lirasının satın alıma gücü, dolayısıyla bir para birimi olarak güvenilirliği korunur.
Ekonomide enflasyon olduğu zaman  hemen yıkıcı etkilere yol açmaz. Düşük orandaki enflasyonlar piyasayı olumsuz etkilemez. Ancak ılımlı enflasyon büyüdüğünde, yüksek enflasyona dönüşür. Yüksek enflasyon  piyasayı olumsuz etkiler, enflasyon beklentisine  ve zincirleme bir şekilde fiyat artışına yol açar. Yüksek enflasyon durumunda para değer kaybeder, gelir seviyeleri arasında uçurum oluşur. Ülkeler döviz cinsinden borçlandığı için dış borç açığını kapatmak güçleşir, reel yatırımlar azalır, piyasalara belirsizlik hakim olur, enflasyon beklentisi oluşur. 
Enflasyonun olumsuz etkileri,  paranın değer kaybetmesi ve piyasada belirsizliğin oluşması ile kendini gösterir. Enflasyon,  ekonomide  yıkıcı etkilere  yol açar.  Enflasyon,  alım gücünü azaltır. Çünkü, gelir aynı kalırken giderler artmıştır. Fiyat artışlarındaki süreklilik alım gücünü  azaltır. Bu da gelir dağılımını bozar. 
Enflasyondan en çok etkilenen kesim gelir seviyesi en düşük olanlardır. Dar gelirliler ve geliri sabit olanlar alım gücünün azaldığını hemen hisseder. Enflasyon oranına göre gelirde bir artış yaşanmazsa gelir seviyesi düşer, toplumun bir kısmının geliri enflasyona göre artarken bir kısmınınki artmaz. Bu da gelir dağılımını bozar. 
Artan enflasyon, gelecekte  enflasyonun artacağı yönünde beklenti oluşturur. Bu beklenti  enflasyonu tahrik eder.  Enflasyonun kontrol altına alınamaması ve artması, yatırımcıları ekonomiden uzaklaştırır. Piyasaya olan güvenin  azalması mevcut yatırımcıları olumsuz etkiler, ekonomiden büyük çaplı  döviz çıkışı olur, ulusal  para değer kaybeder. 
Bu gelişme  döviz ile borçlananları   olumsuz  etkiler, dış borçların ödenmesi  zorlaşır. Paranın değer kaybetmesi, tasarrufu azaltır ve tüketimi artırır. Enflasyonu düşürmek için  alınan tedbirlere rağmen paranın değeri düşer. Bunun sebebi,  güven ortamının sağlanamamasıdır. Enflasyon  böylece   kısır döngü yaratır. 
Pazar günkü seçimlerde sandıktan çıkacak sonuç, sadece siyasetin değil, ekonominin de yakın geleceğine yön verecektir.  Son 1,5 yıldır yaşanan yüksek enflasyon,  ekonomide ağır bir tahribat yaratmıştır. 14 Mayıs sonrasında yeni kurulacak hükümetin enflasyonu nasıl düşüreceği ve nasıl bir  ekonomi politikası uygulayacağı, ekonomik istikrar açısından  önemlidir. 
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın talimatları doğrultusunda faiz indirimine başladığı 2021 Eylül  sonrasında  geçen  1,5 yılda  Türkiye dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden biri olmuştur.
Tablo:1 OECD Ülkelerinde Enflasyon: Mart 2023
 
Tablo 2’de Türkiye ve seçilmiş Avrupa ülkelerindeki enflasyon oranları yer almıştır. Bu listede en yüksek enflasyon oranına sahip ülke Türkiye’dir.
Tablo: 2 Türkiye ve Avrupa Ülkelerinde Enflasyon 
 

Merkez Bankası'nın politika faizi yüzde 19'dan yüzde 8,5'e düşürülürken resmi verilere göre tüketici enflasyonu yüzde 85'e, üretici enflasyonu yüzde 157'ye çıkmıştır. Nisan ayında  tüketici enflasyonu baz etkisiyle yüzde 43,68 seviyesine  gerilemiştir ama  Türkiye bu oranla bile G-20 ülkeleri içerisinde Arjantin'den sonraki en yüksek enflasyona sahip ülkedir. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından hesaplanan yıllık enflasyon  yüzde 100'ün üzerindedir. Dünya Bankası (WB) verilerine göre, son bir yılda küresel çapta gıda fiyatları düşmesine rağmen Türkiye yüzde 70'e varan fiyat artışlarıyla dünyadaki en yüksek gıda enflasyonuna sahip beş ülkeden biridir. 
Türkiye, Mart 2023 verilerine göre 38 üyeli OECD ülkeleri arasında açık ara farkla en yüksek enflasyona sahip ülkedir. OECD’nin 4 Mayıs’ta güncellenen Tüketici Fiyatları raporuna göre OECD ülkelerinde ortalama yıllık enflasyon Mart ayında yüzde 8,8’den yüzde 7,7’ye gerilemiştir. Türkiye, TÜİK’in yüzde 50,5 olarak açıkladığı Mart ayı tüketici enflasyonu verisiyle OECD ülkeleri arasında ilk sıradadır. Bu kadar yüksek enflasyon Osmanlı döneminde bile görülmemiştir.
Tablo: 3 Osmanlı Döneminde Enflasyon
 
Türkiye’nin ardından tüketici fiyatlarının yıllık Türkiye’nin ardından tüketici fiyatlarının yıllık bazda yüzde 25,2 arttığı Macaristan ve yüzde 17,3 artışla Letonya gelmektedir. (Tablo:1) OECD ülkeleri arasında yıllık tüketici enflasyonunun en düşük olduğu ülke yüzde 2,9 ile İsviçre’dir. Yüzde 3,2 enflasyon açıklayan Japonya ve yüzde 3,3 ile İspanya en alt sıralardadır. Türkiye’de enflasyon rakamları 1980 yılı hariç son yıllarda makul seviyelerdedir. En yüksek yıllık enflasyon 1980 yılına ait olup yüzde 116.60’tır.
Tablo: 4 1980 Yılı Enflasyonu:  Yüzde 116.60
 
Türkiye seçimler sonrasında  mutlaka  “enflasyon hedeflemesi”ne geçmelidir. Enflasyon hedeflemesi; Merkez Bankası'nın nihai hedefi olan fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi amacına yönelik olarak para politikasının makul bir dönem için belirlenen sayısal bir enflasyon hedefi ya da belirli bir hedef aralığına dayandırılması ve sonunda kamuoyuna açıklanarak tanımlanan para politikası uygulamasıdır.  Açıkçası  belirli bir periyot  için uygun enflasyon oranının belirlenmesi ve o orana ulaşılabilmek için para politikası araçlarının yönetilmesini kapsamasıdır. (S. Rıdvan Karluk, Türkiye Ekonomisi, 13 Baskı, 2014, Beta Yayın, İstanbul, 2014, s. 487.)

Bir ülkede enflasyon hedeflemesine geçilebilmesi için bazı şartlar vardır.  Bunun için ülkenin döviz kuru ve faiz hareketliliklerine karşı dirençli olması, Merkez Bankası’nın  bağımsızlığı,  mali piyasaların istikrarlı, ikincil piyasaların gelişmiş olması gerekir. Merkez Bankası  hükümet ile işbirliği yapmalı, hükümet kamuda mali disiplini sağlamalıdır. Mali disiplin olmazsa enflasyonla mücadelede başarı şansı yoktur.  Para politikasını yönlendirenlerin planları ve amaçları hakkında halk bilgilendirilmeli, Merkez Bankası enflasyon hedeflerine ulaşma konusunda Merkez Bankası hesap verebilmelidir. (Karluk, A.g.k., s. 482-496)

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan geçmişte bir  Kabine Toplantısı’nın ardından  ”Ülkemizde teknik olarak bir enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır. Bizde talep kaynaklı bir fiyat artışı yok. Üretimde de bir sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz.” açıklamasında bulunmuştur.  Enflasyonun tüm dünyada sorun olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı,   “Enflasyon bir sorundur, ama Türkiye’deki sorunların asıl sebebi tek başına bu başlık değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişteki ekonomi programları ile bu sorun çözülmüş olurdu. Yüksek faizle asıl kazanan bir avuç tuzu kuru kesim, kaybeden üretimin düşmesi ile geleceği kararan milyonlardır” demiştir ama bu açıklamalar gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Eğer öyle olsaydı bugün içinde bulunduğumuz durum ortaya çıkamazdı.

Çok önemli bir tespit: 1985-1990 döneminde Paris’te OECD Daimi Temsilciliğimizde görev yaptım. O dönemde Türkiye’deki yüksek enflasyon oranı genel ortalamayı bozuyor gerekçesi ile OECD enflasyon ortalamasına dahil edilmezdi. 

Aşağıda bir ay önce Fransa’nın  Bordo kentindeki “Bazar İstanbul”da yer alan meyve ve sebzelerin fiyatları verilmiştir. Mandalina 3.50, Portakal 1.95, Karpuz 2.70, Kavun 2.80, Domates 3.20, Havuç 1.95 Euro’dur. 1 Euro: 21.26 TL kurundan Bazar İstanbul’da bir Fransız 1 kg mandalina için 74.4 TL,  portakal için 41.4 TL, karpuz için 57,2 TL, kavun için 59.3 TL, domates için 67.8 TL, havuç için 41,3TL karşılığında Euro vermektedir. 


Bu meyve ve sebzelerin Türkiye’deki fiyatlar  şöyledir: Mandalina 54 TL,   portakal 20 TL, karpuz: 17 TL, kavun 30 TL, domates 44 TL, Havuç 35 TL. Türkiye’de net asgari ücret 8,506 TL’dir. 1 Euro = 21.26 kurundan Euro cinsinden asgari ücret 401,2 Euro’dur. Bu asgari ücret ile bir kişi Fransa’da ancak 9,1 kg domates alabilirken bir Fransız 1.678,95  Euro asgari ücretle (11.05.2023) 524 kg domates alabilmektedir. Aradaki fark müthiştir.

Eğer enflasyon düşmez ve kurlarda istikrar sağlanamaz ise bu fark giderek büyüyecektir. Bu nedenle seçilecek yeni hükümet mutlaka “enflasyon hedeflemesi” programını ekonomik istikrar için uygulamaya koymalıdır. Çünkü önü alınamayan fiyat artışları ülke demokrasine zarar vermeye başlayacak, siyasi istikrarı da bozabilecektir. 

Bir ülkede siyasi istikrarın yolunun  ekonomik istikrardan geçtiğini  unutmamak gerekir. Benim tahminime göre seçim sonuçları, bu varsayımın ne kadar geçerli olduğunu  ortaya koyacaktır. Bu akşam bunun  doğru olup olmadığını sandıklar açıldıktan sonra hep birlikte göreceğiz.