Biraz olsun utanç duyuyorlar mı acaba?

İnsan evine geldiğinde hiç utanır mı?
Üstünü değiştirip eşofmanlarını giymeye, kombiyi yakıp, yemek masasına oturmaya utanır mı?
Önündeki yemeğe kaşık sallamaktan, gece yatağa yatmaktan utanır mı hiç?
Vallahi de billahi de utanıyor işte!
***
O yüzlerce enkazın altında olduğunu bildiğiniz binlerce insanı düşündükçe…
O yüzlerce enkazın önünde yakınlarının kurtulacağı mucizeyi bekleyen, o on binlerce insanın çaresizliğini gördükçe utanmamak mümkün mü?
***
İnsanın içinden hiçbir şey yapmak gelmez mi?
Hiçbir şey yapamamanın utancını yaşar mı?
Çayı çorbayı içerken daha ilk yudumda utanır mı insan?
Utanıyor olmaktan bile utanılır mı?
Vallahi de tallahi de bal gibi utanılıyor!
***
Televizyon izlemekten, müzik sesi duymaktan, banyo yapmaktan, üzerine battaniye çekip, kanepeye uzanmaktan utanılır mı hiç?
Çocuğuna sarılmaktan, ana-babanın elini tutmaktan utanılır mı?
Öyle bir utanılıyor ki!
***
Ülkenin çoğu yaşanan deprem felaketi sonrası ortaya çıkan o feci manzara sonrasında utanarak yaşıyor artık!
Boğazı düğümleniyor hepsinin!
Koca bir taş gelip herkesin göğsüne yerleşmiş adeta…
Herkes “O insanlar o haldeyken ben ne yapıyorum?” utancı içinde.
Mümkün olsa elinden hiçbir şey gelmediği için sırf acıya ortak olabilme adına kendisini cezalandıracak!
***
İnsanlar “Orada olanlar bunları yapamıyor” diye içerledikleri her şeyi yaptıklarında büyük bir utanç yaşıyor…
Ülkenin büyük bir çoğunluğu utanıyor utanmasına da…
Yaşanan felaket ile birlikte ortaya çıkan ihmal ve sorumsuzluğun müsebbipleri…
Bina ve yolları yaparken malzemeden çalan hırsızlar… 
O hırsızlığa göz yuman kurum yöneticileri…
Rüşvet alıp bir gözünü kapatanlar…
Böyle bir felakete hazır olmayı beceremeyen liyakatsiz yöneticiler…
Gözlerini kırpmadan hak yiyen kan emiciler…
ACABA EN UFAK BİR UTANÇ DUYUYOR MU?
Yaşanan felaket sonrası ortaya çıkan manzara karşısında ufacık da olsa “Bu tabloda benim de günahım var” diye hicap duyuyorlar mı dersiniz?
utanç


EĞİTİMİ “ES” GEÇERSENİZ OLACAĞI BUDUR!

ABD’de 2,5 yıl kalan öğretim üyesi anlatıyor:
-“İlk gittiğimde haftada bir ya da iki kez siren sesi duymaya başladım. Önce siren çalıyor ardından da insanlarda bir koşuşturma başlıyordu. Daha sonra nedenini sorduğumda bunun tatbikat olduğunu zira bölgenin kasırgalara maruz kalan bir bölge konumunda bulunduğunu söylediler.
Bütün komşular çalan her siren sesiyle birlikte küçük ihtiyaçlarını alarak sığınaklara gidiyordu. Ben de her siren çaldığında onlarla birlikte evden çıkıp, sığınaklara gitmeye başladım. Çünkü yapılan iş son derece mantıklıydı ve önemli olan insanların yani bizlerin yaşamıydı.
Bir süre sonra o kadar koşullanmışım ki bu duruma, kendimi bu davranışı göstermek mecburiyetinde kaldım. Zira bir süre sonra bunun bir kural olmasından çok kendimizi güvence altına almamızdan ibaretti. Bu arada yaşadığım iki kasırgadan da bu sayede etkilenmeden ve hiçbir zarar görmeden kurtulmuş oldum.”
***
Bu ABD ve birçok Avrupa ülkesinde afetler karşısında ısrarla uygulanan, insanların da kendi yaşamlarını koruma altına almalarını sağlayan, bir anlamda koşullandıran bir yöntem…
***
Şimdi bir de bizim ülkemizde benzeri uygulamaya bakalım.
Okullarda sık sık olmasa da bazen deprem tatbikatları yapılıyor.
Çocuklara; deprem anında çalan sirenle birlikte ellerini başının üzerine koyarak, sınıfta bulunan sıralarının altına girmeleri isteniyor.
Çocuklar sınıfta ders işlerken her defasında, çalan sirenle birlikte bu söylenileni yapıyorlar ve deprem tatbikatı da böylelikle sona eriyor.
***
Öğretmenler bir gün merak etmişler…
-“Deprem tatbikatını hep çocuklar sınıflarda ve ders görürken yapıyoruz. Bir gün de çocuklar teneffüsteyken habersiz olarak yapalım. Deprem sirenini çalalım” demişler…
Dediklerini de yapmışlar…
Çocuklar ders arası teneffüs için okul bahçesine çıktıklarında deprem sirenini çalmışlar.
Ne olmuş biliyor musunuz?
Çocuklar siren sesini duyar duymaz koşarak sınıflarına gitmiş ve ellerini başlarının üzerine koyarak, sıraların altına girmiş!
Ne diyelim?
Yapmak istediğinizi mantıkla ilişkilendiremiyorsanız, sadece koşullandırma hiçbir işe yaramıyor…
NOT- 99 depremi sonrasında bırakın herkesi, sadece 10 yaşındaki çocuklara okullarda düzenli olarak afet ve yardım eğitimleri verilmeye başlansaydı, bu gün deprem bölgesinde bulunan her enkazın başında 25-35 yaş aralığında, ne yapacağını, nasıl davranılacağını bilen birçok gönüllü ve eğitimli arama-kurtarma ve yardım ekipleri kendiliğinden oluşmuş olurdu…
eğitim-2