Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'a AK Parti tarafından yapılan ve içinde “Belediyeyi o yönetmiyor” gibi iddiaların da bulunduğu eleştirileri soruyoruz.
Önce gülümsüyor soru karşısında...
Ardından da:
“Eğer ben yönetmediğim bir belediyeye beşinci kez başkan seçiliyorsam, çok büyük bir iş yapıyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Eleştirinin de bir mantığı olur” cevabını veriyor.
***
AK Parti tarafından kendisine ve yönetim anlayışına yapılan eleştirileri aslında normal karşıladığını söylüyor Ahmet Ataç...
“Neticede muhalefetteler ve doğru olsun olmasın eleştirecekler. Beni asıl yaralayan karşı cenahtan değil de kendi içimizden yapılan ve yalan üzerine kurulu eleştiri ve dedikodular” diyerek, seçim öncesi süreçte yaşadıklarını başlıyor anlatmaya:
***
“Seçim öncesi benim kanser hastası olduğum dedikodusu çıkartıldı. Aday belirleme sürecinde Eskişehir'e gelen milletvekil Enis Berberoğlu'na bile 'Sakın Ahmet Ataç'ı aday göstermeyin, kendisi hasta. Bir dönemi bile çıkartamaz' telkinlerinde bulunuldu. Maalesef bu yalanı yayanlar arasında bu partinin milletvekilliğini yapmış isimler başrolü oynadı. Dedikoduyu öyle bir yaydılar ki, neredeyse  'Acaba hasta mıyım' diye kendi kendimden şüphe etmeye başlayacaktım” 
***
Bu çirkin muhalefet anlayışının seçim öncesi kendisine büyük birr moral bozukluğu yarattığını, o süreçte yayılan bu yalanın hala gündemde tutulmaya çalışıldığını da sözlerine ekleyen Ataç Eskişehirlilere hitaben “Bu münafıklara kesinlikle inanmayın. Olmayan bir hastalık üzerinden iftiraya dayalı böylesine gayrı vicdani bir yöntem olabilir mi? İnanın hepsini Allaha havale ediyorum” diyerek sözlerini tamamlıyor...

AYNI KUYUYA İKİ DEFA DÜŞÜLDÜ, UMARIM ÜÇÜNCÜ DEFA DÜŞÜLMEZ

Tepebaşı Belediyesinin üniversite öğrencilerine her sabah sıcak çorba dağıtımı, etüt merkezinde ders çalışma imkanı ve kız öğrencilerin konakladığı misafirhane gibi hizmetlerini anlatan Ahmet Ataç ile sohbet sırasında konu ister istemez Anadolu Üniversitesine geliyor.
***
Anadolu Üniversitesi'nin kendisi ve ailesi açısından çok özel bir yere sahip olduğunu söylüyor Ahmet Ataç.
“Abim Engin Ataç Rektörlüğünü yaptı. Ben üniversite hastanesinde 5 yıl diş hekimi olarak görev taptım. Kız kardeşim Deniz Ataç araştırma görevlisi olarak çalıştı. O yüzden Anadolu Üniversitesi bizim nazarımızda da çok değerli bir kurumdur” diyor.
***
Devamında da...
Anadolu Üniversitesinin, kendi içinden yetiştirdiği yöneticilerle kendi ekolünü oluşturup, ülke genelinde  büyük bir başarı yakaladığını, fakat dışarıdan atanan ve görevden alınan son iki rektörün, üniversitede yerleşmiş gelenek ve ahengi bozduğunu, bunun da başarıyı olumsuz yönde etkilediğini söylüyor.
***
Dışarıdan atanan iki rektörün de daha görev süreleri bitmeden istifa ettirilmesinin bu tespitini doğruladığını söyleyen Ataç “Her iki Rektörün atanması da ardından her iki rektörün istifa ettirilmesi de, dışarıdan Rektör atamasının ne kadar yanlış olduğunu yeterince ortaya koyuyor. Artık Anadolu Üniversitesine dışarıdan Rektör atamasından vazgeçilmeli. Yanlışta ısrar etmenin bir anlamı yok. Bu durum üniversitenin huzur ortamını da bozuyor. Umarım yeni atanacak olan Rektör, üniversitenin içinden bir isim olur. Aynı kuyuya iki kere düşüldü, umarız üçüncü kez düşülmez” diyor.

BEN BEĞENDİM...

AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak, kendi hazırlattığı ve içinde iktidarın Eskişehir'e kazandırdığı eserlerin tanıtıldığı bir videoyu sosyal medya sayfasından dolaşıma sokmuş.
***
Bir kere, videoda yer alan görüntüler içinde büyükşehir belediyesi tarafından yapılan işlerin görünmemesi için özel bir titizlik gösterilmiş.
***
Şarkı eşliğinde gelen görüntüler ve şarkı sözlerinin ingilizce ve türkçe yazılarının görüntüler üzerinde yer alması hoş olmuş.
***
Keşke parti videosunda devlet memuru olan başhekim ve diğer görevlilere poz ver(diril)meseymiş video daha da kusursuz olurmuş...

EN BÖYLE BİR ŞEY GÖRMEDİM!

Yıllardır çarşıda sulu yemek lokantası işleten bir dostumuz anlatıyor:
“Eskiden gelen müşteriler, lokantada karşılaştıkları tanıdıklarının hesaplarını da öder giderdi. Sonra bu alışkanlık ortadan kalktı. Gelen müşteriler lokantada gördükleri tanıdıkları görmezden gelmeye başladı. Bunun ardından daha fena bir şey oldu. Müşteriler, içerde tanıdık varsa dükkana girmekten vazgeçtiğini gözlemledim. Velhasıl, yıllardır bu dükkanda bu işi yapıyorum, böyle bir süreci hiç yaşamadım!”
Bunu anlattıktan sonra da şunu söylüyor:
“Bunun ardından ne gelir bilemiyorum ama bu şartlarda ben ne kadar dayanırım bilemiyorum”