Eskişehir 1954 sonrası geleneksel olarak sağ oy potansiyeline sahip bir şehir.
1954-57 yılları arasında Demokrat Parti, 1961-77 yılları arasında Adalet Partisi, 1983-87 yılları arasında Anavatan Partisi, 1999 sonrası Anavatan ve Doğru Yol Partilerini bağrına basmış.
***
Bu durum 95 yılına kadar sürüyor.
Zira...
Bu tarihe kadar CHP'nin karşısındaki sağ partileri bağrına basan Eskişehir seçmeni DSP ile başlayıp CHP ile devam eden sol partileri kucaklamaya başlıyor.
***
İşte; Önce mahalli seçimlerde, sonra da genel seçimlerde DSP ve CHP'nin altında kalan AK Parti'nin Eskişehir'de yaşadığı sıkıntının temel kaynaklarından biri, partinin DP-ANAP-DYP çizgisinin uzantısı olarak değil, seçmenin hiçbir seçimde tercih etmediği MSP-RP çizgisinin bir uzantısı olarak çıkıyor karşımıza.
***
Bu algıda hem AK Parti'nin gerek teşkilat yapısındaki isimlerin MSP-RP içinde siyaset yapanlardan oluşması, gerekse bu isimlerin aynı çizginin söylem ve davranışları içinde olmasının ciddi payı var.
***
Hal böyle olunca, MSP ve RP çizgisi ile söylemleri üzerinden siyaset yapan Ak Parti, Eskişehir'in ruh durumu ve ihtiyaçlarını anlayamamakla, merkez sağın kalesi olan şehri süreç içinde sol'un kalesi haline kendi elleriyle getiriyor...
***
Şimdi bu süreci niye yazma gereği duyduk?
AK parti zaman zaman Eskişehir'de kabul görmeyecek eylem ve söylemlerle gündeme geliyor.
Tıpkı, bir zamanlar Eskişehir'e çağrılan siyasal islamcı gazetecilerin şehri fuhuş yuvası olarak tanımlaması gibi.
Tıpkı şehir merkezlerine konulan bazı heykellerin çıplaklığının protesto edilmesi gibi.
Tıpkı Büyükşehir Belediyesinin otobüs seferlerini sabaha kadar uzatılmasına, bu durumun gençleri içki, uyuşturucu ve fuhuşa iteceği çıkışları gibi...
Ve
Tıpkı belediyenin kadınlara ücretsiz hijyenik pet dağıtmasının utanç verici bir durum olduğu nu eleştirmesi gibi...

***
Velhasıl...
Merkez sağın kalesi olan Eskişehir'i bu tür eylem,söylem ve davranışlarla solun kalesi haline getiren AK Parti,  bu şehirde 22 yıldır, şehir halkında karşılık bulmayan çıkışlarını ısrarla sürdürmeye devam ediyor.
***
Şehrin ruh durumunu bir türlü anlamamakta direnen AK Parti o yüzden Eskişehir'deki genel seçimlerde iki milletvekilini zor çıkarır hale gelirken, mahalli seçimlerde kala kala dört kırsal ilçe belediyeye kalıyor!

“İŞLER NASIL?” DİYE KİME SORSAK...

Padişah atını çok severmiş…
O kadar severmiş ki adeta  atı yaşam kaynağıymış  onun için.
Çevresindekileri sürekli “Aman haa… Atıma benden iyi bakın. Atımın hastalık ya da ölüm haberini getirenin bile başını keserim” diye uyarırmış.
***
Olacak ya, kısa bir süre sonra ölmüş at.
Herkesi büyük bir telaş almış.
Hiç kimse atının öldüğünü söylemek istemiyormuş Padişaha.
Sonuçta kellerinin gideceğin biliyorlarmış çünkü…
***
Ama bir şekilde de söylemek gerektiğinin farkındaymışlar…
Seyislerden biri “merak etmeyin ben söylerim” demiş.
Çıkmış padişahın huzuruna başlamış padişah ile konuşmaya…
-Padişahım sizin atınız var ya yemek yemiyor…
-Nasıl yani…
-Su da içmiyor…
-Niye ki?
-Vallahi bilmiyorum, sırt üstü yatmış ayakları da havada…
-Allah Allah!
-Üstelik kıpırdamıyor da…
Padişah dayanamamış:
-Yahu şuna öldü desene?
Seyis:
-Vallahi ben demiyorum padişahım. Siz söylediniz…
***
Geçenlerde bir tanıdığa “İşler çok kötüymüş değil mi?” diye sorduk. 
“Valla ben söylemeyeyim” dedi bu fıkrayı anlattı...

BU YAZIYA BİRİLERİ ÇOK KIZACAK AMA...

-Hava atmayı seviyor ama hava atanı oldum olası sevmiyor..
-Zenginliği ile övünmeye bayılıyor ama zenginliği ile övüneni hiç haz etmiyor.
***
-Eleştirilmekten nefret ediyor ama eleştirmekten bir türlü vazgeçmiyor.
-Dedikodu yapanı sevmiyor örneğin, ama her ortamda dedikodu yapmak hoşuna gidiyor.
***
-Gerçeklerin yüzüne söylenilmesini istiyor gibi yapar ama kimsenin yüzüne bir şey söyleyemiyor.
-Kendi işiyle ilgili olur olmaz konuşulmasından nefret ediyor ama başkasının işiyle ilgili olur olmaz konuşmaya bayılıyor.
***
-Gece herhangi bir mekânda sanatçıya şampanya patlatmaktan acayip keyif alıyor ama bunu yapan başkaları için pek de iyi şeyler düşünmüyor.
-Yeni aldığı arabasının her yerde konuşulmasını istiyor ama başkasının aldığı arabanın konuşulmasına tahammül bile edemiyor.
***
-Aile yaşantısı ile ilgili çıkan söylentileri Allaha havale ediyor ama başkasının aile hayatı ile ilgili söylentilerin dibine vuruyor.
-İstanbul’da ya da tatil yörelerinin birinden aldığı evin her ortamda konuşulmasından keyif duyuyor ama başkasının aldığı ev konuşulurken burun kıvırıyor.
***
-Gidip gördüğü yerlerin, yaptığı tatillerin kulaktan kulağa yayılmasını istiyor ama başkasının yaptığı tatilleri bilmiyormuş gibi davranıyor. 
-Her şeyi biliyor ama hiçbir şey bilmiyormuş ayağına yatıyor. 
***
Çoğu kişi bu yazdıklarımıza tepki gösterecek biliyoruz ama yukarıda sıraladıklarımız (Elbette bir genelleme yapmamız doğru olmasa da) Eskişehirlilerin genel özelliklerinden bazıları.
***
Ne yazık ki; kendisi için hak gördüğü ne kadar davranış varsa, aynı davranış ve düşünceleri başkası için yanlış hatta mubah gören bir hastalığa tutulmuş çoğu Eskişehirli.
Empati yoksunluğundan kurtulamadığı için de bu hastalığı bir türlü  vücudundan söküp atamıyor!
***
Velhasıl...
Bu şehirde yaşayanlar özellikle şehri ilgilendiren konularda müthiş bir hassasiyete sahip...
Bu son derece olumlu bir durum.
Ancak...
Yukarıda sıraladığımız davranışlar konusunda maalesef zafiyetleri de yok değil...