AK Parti kongre süreci sırasında her ilçe merkezine bir sandık koyacak.
Vatandaşlar, sorun, öneri ve taleplerini yazıp kapalı zarfa koyduktan sonra bu sandıklara atacak. 
Daha sonra bu zarflar toplanıp AK Parti genel merkezine gönderilecek.
Sonrasında ise bu zarflar içinde yer alacak olan vatandaşın sorun,öneri ve taleplerini içeren istekler Cumhurbaşkanına sunulacak. 
***
Yapılacak bu uygulamayı duyuran AK Parti İl Başkanı Gürhan Albayrak” Hemşehrilerimizden kurulacak olan meydanlardaki sandıklara katılıp; Cumhurbaşkanımıza sunulacak olan arzularını, isteklerini, taleplerini yazmasını istiyoruz.”demiş...
***
Ne yalan söyleyelim, yapılacağı söylenen uygulama bize pek inandırıcı gelmedi...
Cumhurbaşkanının bu zarflarda yer alacak sorun,öneri ve tespitleri okuyacak zaten zamanı yok.
Binlerce zarfın geleceği hesap edildiğinde, muhtemelen genel merkez bu sorun, öneri ve talepleri tek tek listeleyip, Cumhurbaşkanına sunabilir ki, bunun da olması ayları bulur.
Kim bilir?
Belki de bu zarflar hiç açılmayacak!
***
Görünen o ki AK Parti, üyenin ve vatandaşın gazını almak için bir yöntem daha bulmuş sanki...
Tıpkı sonucunu kimsenin bilmediği ve hiç uyulduğuna da şahit olunmayan temayül yoklaması uygulamaları gibi...

A K P-12

BAKTIĞINIZDA HERKES HERKESİ SEVİYOR ZANNEDERSİNİZ AMA...

Eskişehir tarif edilirken, çoğunlukla Yunus Emre ile bağdaştırılır.
Yunus'un sevgi ve hoşgörüsünün bu şehre nüfus ettiği söylenip durulur.
Gerçekten de bu şehir öyle mi?
Yani Sevgi ve hoşgörü şehri mi?
Hiç zannetmiyoruz.
Niye zannetmiyoruz biliyor musunuz?
Anlatalım o zaman...
***
Öncelikle...
Eskişehir'de kim yükselmeye başlasa, birileri iki ayağından birden aşağıya çekmeye çalışır
Çünkü;
Eskişehirli Eskişehirliyi sevmez bu şehirde. Yükselmesini de istemez sivrilmesini de.
Şöyle bakın çevrenize...
Örneğin; aynı meslek grubunda olanlar kesinlikle sevmez birbirini.
Çünkü; Rekabeti düşmanlık zanneder bir çoğu.
Zengini de, diğer zengini sevmez.
Hele kurumlar birbirlerinden nefret eder.
***
Bir yemekte, toplantıda ya da bir etkinlikte hasbelkader bir araya gelmiş Eskişehirlileri gördüğünüzde "Yahu ne güzel anlaşıyorlar" dersiniz.
Çünkü birbirlerine iltifat yağdırıyorlardır muhakkak.
Ardından; orada olmayan Eskişehirlilerin dedikodusu başlar masada.
Gece bittiğinde ise, aynı masada oturup biraz önce birbirlerini seviyormuş gibi davrananlar, bu defa yanlarındakilere yakınırlar az önce oturup sohbet ettiklerini.
Bu şehirde siyaset yapanlar da sevmezler birbirini.
Üstelik aynı partiden olmasına rağmen.
***
İşte o yüzden "Ben olmuyorsam o da olmasın" derler ve işte o yüzden her seçimde dışarıdan siyasetçiler monte edilir Eskişehir'e.
Spor camiası da farklı değildir.
Onlar da sevmezler birbirlerini. Çekemezler ve her ortamda birbirlerini eleştirmekten çekinmezler.
O nedenle...
Eskişehirli Eskişehirliyi sever görünür ama aslında sevmez.
Birbirini gerçekten seviyor zannettikleriniz de vardır.
Örneğin karşılıklı alışveriş yapanlar sever birbirlerini. Ama alışveriş kesildiğinde sevgi de ortadan kaybolup, nefrete dönüşür.
***
Netice itibarıyla;
Çok özel bir şehirde yaşıyoruz ama birbirimizi hiç mi hiç sevmiyoruz.
O yüzden , böylesine özel bir şehirde yaşamayı ne kadar hak ediyoruz? Belli değil.
Şimdi bu tespitlerimize de birçok eleştiri gelecek.
Fakat Eskişehir'deki bu gerçek değişmeyecek.
Eskişehirli Eskişehirliyi sevmediği müddetçe, bu özel ve güzel şehrin bu anlamsız yanı hep devam edecek...
Ta ki bu şehirde yaşayanlar, şartlar ne olursa olsun birbirlerini sevmeyi öğreninceye kadar...

İÇİNE SİNMİYORSA SALONA GİRME BE KARDEŞİM!

Meclis açılışında CHP grubu son derece kötü bi tablo ortaya koydu.
CHP'li vekillerin bir kısmı Cumhurbaşkanı geldiğinde ayağa kalktı, bir kısmı kalkmadı bir kısmı da hiç salona girmedi.
***
Bu tablonun CHP'ye yakışmadığını söylüyor Kazım Kurt.
Parti yönetiminin bu konuda kusuru bulunduğunu ifade ederek “1946 yılında İsmet İnönü meclisin açılışına katıldığında Demokrat Partililer ayağa kalkmamış. 'Daha iki yıl önce CHP'liydiniz. Niye ayağa kalkmıyorsunuz ki? Saygı makama olur' diye eleştirilmiş. 1950 yılında Cumhurbaşkanı Celal Bayar meclise geldiğinde tüm CHP milletvekilleri ayağa kalkmış. Cumhurbaşkaanlığı makamına karşı tarihsel bir gelenek var.” diyor.
***
Ardından da şunu söylüyor: “Bence Cumhurbaşkanı meclis salonuna girdiğinde ayağa kalkılmalıydı. Ha içine sindiremeyen varsa salona girmez, olur biter. Ama hem salona girip hem de bir kısım partili vekil ayağa kalkarken, ayağa kalkmayıp oturmak doğru değil.”

K A Z I M-12