Kütüphanemde, yıllar önce okuduğum ve Oral Çalışlar'ın kaleme aldığı “Liderler Hapishanesi” isimli kitabı takıldı gözüme.
Başladım yeniden okumaya...
Kitap, 12 Eylül ihtilali sonrasında, genel başkanlar dahil ünlü siyasetçilerin tutulduğu ve “Siyasilerin Hapishanesi” olarak da anılan askeriyeye ait Dil Okulu'nda geçiyor...
***
Bir devrin çok sayıda ünlü siyasetçisine yataklık yapan Dil Okuluna üç yıl boyunca kimlerin tutuklu olarak yolu düşmemiş ki...
CHP lideri Bülent Ecevit, MHP lideri Alparsan Türkeş, MSP lideri Necmettin Erbakan, Deniz Baykal, Doğu Perinçek, Yaşar Okuyan, Temel Karamollaoğlu dönemin bakanları Tuncay Mataracı ile Hilmi işgüzar...
***
Daha bir çok önemli siyasetçi 12 Eylül ihtilalinin başından 1983 yılının Temmuz ayına kadar dönem dönem burada tutuklulukla birlikte büyük bir travma yaşamışlar.
Aynı hapishanede geçen tutukluluk sürecinde sürekli kavga halinde olan CHP'li siyasetçilerle MHP'li siyasetçilerin, öte yandan MSP'li siyasetçilerle Doğu Perinçek ve TSİP'li siyasetçilerin birbirlerine karşı saygı çerçevesinde gerçekleştirdikleri diyalogları son derece ilgi çekici...
Kitabı okurken insanın aklına ister istemez günümüzün Silivri Hapishanesi geliyor...
Şu anda Ekrem İmamoğlu, Ümit Özdağ, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Osman Kavala ile Esenyurt, Beşiktaş ve Beykoz belediye başkanlarının o hapishanede olduklarını düşününce, Silivri Cezaevinin bir anlamda 45 yıl önceki Dil Okulunun görevini üstlendiği algısını doğuruyor.
***
Aynı Silivri Cezaevinde bugüne kadar Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile kuvvet komutanları ve çok sayıda generalin, gazetecilerin, Tuncay Özkan, Ahmet Şık, Mustafa Balbay gibi gazetecilerin ve milletvekillerinin tutukluluk yaşadığını da hesap edersek, Silivri Cezaevinden, yeni bir “liderler Hapishanesi” kitabı daha yazılacak kadar çok sayıda ismin geçtiği ortada.
***
Kim bilir?
Belki de biz birkaç yıl içinde, bugün Silivri'de tutuklu bulunan siyasilerle aynı koğuşu paylaşan yine tutuklu bir gazetecinin kaleminden “Liderler Hapishanesi”nin 45 yıl sonra yayınlanacak ikinci versiyon kitabını okuyacağız...
Muhtemelen de yaşadıkları tutukluluk, travma ve kendi aralarındaki diyalogları, 45 yıl öncekiyle benzer çerçevede olacak...
EKMEK BÜFELERİNİN KARI ÇOK DÜŞÜK...
Büyükşehir Belediyesi Halk Ekmek Büfeleri için “İşletmeci Ol” duyurusuna çıktı.
***
Duyuruda, “Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Halk Ekmek üretiminde kaliteyi ve güveni arttırarak, hemşehrilerine daha iyi hizmet sunmayı sürdürüyor. Belediye, şehrin farklı bölgelerinde ekmek dağıtımını gerçekleştiren büfelerin işletmeciliği için başvuruları almaya başladı. “deniliyor
***
Büyükşehir Belediyesi'nin Halk Ekmek ve Halk Süt uygulamaları son derece önemli ve kıymetli.
Neticede her iki ürünün de kaliyeli üretimini gerçekleştiriyor ve yine her iki ürünü de piyasadan ucuza halka ulaştırıyor.
***
Bu sayede özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşların bu ürünlere daha ucuza sahip olmalarını sağlıyor.
Ancak...
Görüştüğüm birkaç büfe işletmecisi, kar marjlarının düşük olması nedeniyle bu işi yapmaktan pek memnun değil.
Çok cüzi bir seviyede kalan kar oranı yüzünden işletmeciliği bırakmak zorunda kalanların olduğunu, o yüzden kar marjlarının biraz yükseltilmesi gerektiğini söylüyor.
Belediye ilgililerinin bilgisine sunulur...
NEREYE GİDİYORUZ?
Unutkanlıkları ve dalgınlıklarıyla ünlü Albert Einstein, trenle yolculuk yaparken, kondüktör yolculardan biletlerini göstermelerini istemiş.
Sıra Einstein’a geldiğinde, profesör telaşla ceplerini karıştırmaya başlamış.
Kondüktör kaygılanmamasını, onun kim olduğunu bildiğini, onu gayet iyi tanıdığını söylemiş. Bu arada beklememek için diğer yolculara yönelmiş.
Einstein’ın telaşı eksilmediği gibi, eğilerek biletini koltuk altında aramaya koyulmuş.
Bunun üzerine kondüktör yanına gitmiş, “Üstadım demiş, ben sizi gerçekten tanıyorum. Kaygılanmanıza hiç gerek yok” demiş.
Einstein’ın yüzündeki telaşı hiç eksilmeden, “Ben de kim olduğumu biliyorum, ama nereye gideceğimi bilmiyorum!” demiş.
***
Şu son yaşadığımız olaylara bakılırsa ülke olarak bir yerlere doğru gidiyoruz ama nereye gittiğimizi biz de bilmiyoruz…
Binmişiz bir alamete.
Sonu kıyamet olmasa bari…