Eskiden, kısa adı TEK olan Türkiye Elektrik Kurumu, özellikle Doğu illerinde kaçak elektrik kullanımı ile baş edemez hale gelmiş.
***
Kaçak elektrik kullananların yöntemlerini bir bir ortaya çıkartıp önlem aldıysa da insanlar başka başka akla hayale gelmeyecek yöntemler bularak, kaçak elektrik kullanmaya devam etmişler.
***
Bulunan yöntemlerle baş edemeyen ve kaçak elektrik kullanımını engellenemeyen devletin kurumu sonunda, en çok kaçak elektrik kullandığını tespit ettikleri 30-40 kişiyi kurumda işe almış.
Onları da kaçak elektrik kullanımını engelleme biriminde görevlendirmiş.
Bunun sonucunda ne mi olmuş?
Bölgede kaçak elektrik kullanımı ciddi oranda azalmış.
Çünkü...
İşe alınanlar zaten kaçak elektrik kullanmanın yüzlerce yöntemini bilen ve bizzat icat eden isimlermiş.
***
Şimdi:
Seçil Erzan diye bir banka müdürünün, aralarında futbol dünyasından ünlü isimlerin de aralarında bulunduğu 18 kişiyi 25 milyon 770 bin dolar dolandırdığı iddia ediliyor.
Kadın banka müdürü "Özel bir fon oluşturduk. Gizli tutuyoruz. Çok ciddi paralar kazandırıyoruz" diyerek ünlü futbolcu ve iş adamlarının sahip olduğu paraların hepsini toplamış.
Karşılığında küçük bir kağıda parayı aldığını yazıp imzalamış.
Paralar elden alındığı için sisteme de girmemiş ve bir anda kaybolmuş.
***
Bilindiği üzere Maliye Bakanı Şimşek ve Merkez Bankası Başkan'ı Erkan ülke ülke gezerek borç para arıyor.
Borç para ve yatırım getirmek için el açmadık ülke bırakmıyorlar.
Diyeceğimiz o ki:
Bu banka müdürünü tıpkı yukarıda verdiğimiz TEK örneğinde olduğu gibi devlet acilen işe alıp, Maliye bakanı ya da Merkez bankası Başkan'ı yapmalı!
Baksanıza para bulmakta hiç sıkıntı çekmemiş!
İstanbul'da 18 kişiden alelade bir kağıt imzalayarak 25-30 milyon dolar toplayan biri diğer ülkelerden neler toplamaz ki?
Ülkenin ne borcu kalır ne de cari açığı!

SİTEYE (ANA YAZI)

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

YAŞADIĞIMIZ BUGÜNÜN ÖZETİDİR!

“Bir adam maaşını çekti ve kalabalık bir otobüse bindi. Bir hırsız kalabalığı fırsat bilerek adamın maaşını çaldı.
***
Muavin ücreti istediğinde adam elini cebine attı, ama parayı bulamadı.
***
Yüzü kızardı ve dili bağlandı. Şoför alaycı bir dille; ” YAZIKLAR OLSUN.. Saygın bir şekilde giyinmişsin ama cebinde 5 kuruşun yok..” dedi.
***
Hırsız birden insafa geldi ve şöyle dedi; ”Kardeşim, abimizin ücretini ben ödeyeceğim."
***
Parası çalınan onurlu adam gülümsedi ve hırsıza şunları söyledi: “Allah seni korusun ve senin gibilerin sayısını arttırsın inşallah.“
***
Bazı yolcular da aynı şekilde hırsızın güzel ahlakını övdü ve onun gibilerin sayısının artması için Allah’a dua ettiler.
***
O zamandan beri sayıları sürekli arttı.
***
Halktan tomarla çalıp, onlara kırıntı verdiler...
Karşılığında bir de övgü ve alkış aldılar!
Almaya da devam ediyorlar!
***
Onlar mutlu! parası çalınan mutlu! halk mutlu!

,,,,,,,,,,,,,,,,,,

SEÇİME GİDERKEN ELDEKİ BULGURDAN OLMAK DA VAR!

Vaktiyle Anadolu’da pirinç yetiştirilmezken, en iyi pirinç Mısır’ın bir liman kasabası olan Dimyat’tan gelirmiş.  
Kârı da buğdaya göre oldukça yüksekmiş. O yüzden birçok çiftçi buğday yetiştirmektense pirinç getirip satmayı tercih etmeye başlamış.  
***
Bu çiftçilerden biri, kendi buğday tarlasını satmış, aldığı parayı yol parası yapıp Dimyat’a pirinç almak için yollara düşmüş. Daha o Dimyat’a varamadan bindiği gemiyi Akdeniz’de korsanlar yakalamış, diğer yolcularla birlikte adamcağızı soyup soğana çevirmişler. Tabii pirinç almak için sattığı koca tarlanın parası da böylelikle uçmuş gitmiş.
***
Çiftçi bin bir zorluk içinde kös kös memleketine geri dönmüş.  
Geldiğini duyan arkadaşları ziyaretine koşmuş. “Ee hayırlı olsun, sen de pirinç tüccarlığına başladın demek. Yakında köşeyi de dönersin artık” demişler.  
Adam kızgın “Ne köşeyi dönmesi!” demiş çiftçi omuzları düşerek. “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da oldum.”cevabını vermiş.
***
İşte bu sık sık kullandığımız sözün hikayesi böyle…
“ Daha iyisini elde etmek uğruna çalışırken elinde bulunanları da yitirmek.” Anlamında kullandığımız o meşhur söz buradan yelerleşmiş ağızlara.
***
Biz bu sözü çok severiz…
Zira her alanda karşılığı vardır bu sözün…
Şu sıralar siyasette de bu sözü anımsatacak olaylara şahit oluyoruz…
Partiler, sırf karşı cepheden oy alma uğruna, kendileriyle özleşmiş isimlerden de politikalardan da vazgeçiyor.
Sırf karşı cepheye şirin gözükme, onları partiye çekebilme uğruna, ağız değiştiriyor.
O güne kadar savunduğu ne kadar düşünce ve ilke varsa, rafa kaldırıyor.
***
Böylece karşı cephede olanları yanına çekiyor mu bilemiyoruz…
Ama bildiğimiz…
Bu şekilde davranmakla kendi elindekileri yitiriyor.
Tıpkı, pirince giderken ellerindeki  bulgurdan olacakları gibi…

bulgur