Aslında ne yazmak, neler demek, tam olarak bilmiyorum…
Özellikle dün 101 yılını kutladığımız tarihi günde neler anlatmalıyım okurlara? Onlar, geçmişte yazdıklarımı çok büyük çoğunluğu anımsayıp gülümseyeceklerdir. Herkes gibi bende sabahtan beri TV ekranlarından izlediklerimle dolup, dolup boşalıyorum;
-Büyük mutluluk, heyecan ve gururla…
Bir ara düşünüyorum.  Arşive girip, beğendiğim “Cumhuriyet yazılarından” birini kes-kopyala-yapıştır” yöntemiyle göndersem mi yazı işlerine! Yapamadım da, o sözünü ettiğim duygu yüklü ruh halimle bu kez “zor bir yazı” olacağını anladım!
-Olsun, yine de boğuşacağım klavyedeki harflerle!.. 

Yaşattık, yaşatacağız!..

Cumhuriyetin ne demek olduğu sorusunu başlığa yazıp devam ettim:
-Bir büyük emek, ulusumuza bir büyük armağandır…
Diyerek bitirdim başlıktaki satırları… 
Zaten o armağanın sahibi: Büyük Önder Atatürk de aynı duygularla, bir değişik biçimde “Ulusuma en büyük armağanım Cumhuriyettir” demiyor muydu? Ve şunu da ekliyordu vasiyet olarak;
-Cumhuriyeti biz kurduk, sizler yaşatacaksınız!.. 
Evet toplum olarak zaman zaman zaman zaman zorlansak, kaymalar yaparak zıvanadan çıktığımız zamanlar olsa da;
-Yaşattık, yaşatacağız, sonsuza dek!..
“Zıvanadan çıktık” derken bir gerçeği ifada etmek istemiştim. Ama , bizi çizdiğiniz yoldan sapmaya zorlayanlar; açıkçası, kurduğunuz Cumhuriyet ile daha başından “sorunu olan” bazı sapkın yönetenler saptırdı ulusumuzu çıkmaz yollara! O nedenle bir kesim olarak;
-Git-gel, zikzaklar yaparak ulaştık bugünlere… 
Aslında o “kandırılmış zorlamaları” millete dayatmakta inatla yol almak kararlığında direnenler, “çok şey öğretti!” evlatlarına;
-Cumhuriyet sevdamız büyüdü güçlendi!.. 
O nedenle “yaşattık, yaşatacağız” diyorum bize armağan ettiğiniz Cumhuriyeti!..
O büyük inanç ve yaşatma direnci geçen yılki 100. Yılı geride bıraktığımız kutlamalarda daha bir kararlı sesle haykırdı Cumhuriyetle sorunlu olanlara; 
-Atamızın armağanı olan bu emaneti sizlere asla yedirmeyeceğiz!..

Şans eseri değil, O’nun eseri. 

Yazının devamını getirme uğraşında iken telefonda bir ilana ilişti gözüm. “Sonradan olma değil, Cumhuriyetle birlikte var olma” bir büyük sermaye kuruluşunun kutlama ilanıydı;
-Şans eseri değil, O’nun eseri; CUMHURİYET!.. 
Altında “1923 ve sonsuza kadar” anlamında bir işaretle birlikte…
-Elbet “Onun Eseri”
O eser, muhtemelen Harp okulu öğrenciliği yıllarından kalma. Anılarından, arkadaşlarının anlattığından anlıyoruz bunu. Ama birkaç haftalık Samsun ikametinden önce geldiği Amasya’dan yayınladığı ünlü Amasya Tamimi’nin satır aralarında  görüyoruz. “Cumhuriyet Fikrini” ilk kez. Sonra, Erzurum Kongresi öncesinin bir kuşkulu gecesinde “Katibi Umumisi” Ceyhun Atıf Kansu’ya yazdırdığı şu notta;
-Yaz çocuk, kuracağımız devletin şekli Cumhuriyet olacaktır!.. 
***
Kurulacak olan devlet, emperyalist işgalcilere karşı, milletin “azim ve kararlılıkla” verdiği ve zaferle sonuçlanan kurtuluş savaşından ve de Lozan’dan sonra o tarihi an gelmiştir. 28 Şubat akşamı Başta İsmet Paşa olmak üzere birkaç arkadaşını toplamış, dört yıl zihninde sakladığı kararını onlara açıklamıştır:
-Efendiler. Yarın CUMHURİYET İlan edeceğiz!..
İşte, o gün bugündür.