Gelir vergisi rekortmenleri açıklandı önceki gün.
İlk 100 vergi rekortmeni içinde biz sadece 27 ismin kimler olduğunu öğrenebildik.
Zira.
100 vergi rekortmeninden 73'ü gizlilik, yani isimlerinin açıklanmasını istemedi.
***
Peki, değer yaratan, istihdam sağlayan, para kazanan ve ülkesine de para kazandıran bir iş insanı nasıl olur da en çok gurur duyacağı bir konuda gizlilik ister?
Vergi rekortmenleri arasında olma başarısının gururunu ülkesinin halkıyla paylaşarak yaşamak yerine neden en çok vergi ödeyen biri olarak isminin açıklanmasını istemez?
***
Bunun iki nedeni olabilir.
Birincisi: Vergi rekortmeni olacak kadar parayı haksız yere kazandığının kamuoyunda tartışılmasını istemediği içindir...
İkincisi de: Devletin daha fazla üzerine geleceği endişesi ve korkusudur.
***
Bana kalırsa, ilk 100 vergi rekortmeni içinde yer alan 73 kişinin, isimlerinin açıklanmasını istememe nedeni ikinci söylediğimiz maddede yatıyor.
Yani...
“Daha fazla kapıma dayanıp, daha fazla denetlenip, daha fazla vergi alırlar” korkusunda yatıyor.
Zira...
Devlet, iş vergi toplamaya geldiğinde kayıt dışı vergiyi ya da vergi vermeyen iltimaslı kişi ve kurumları arayıp bulmak yerine, düzenli vergi verenleri adeta maden olarak görüp, ikide bir kapısında bitiyor.
***
Bakın haftaya da Eskişehir'in gelir ve kurumlar vergi rekortmenlerine ait liste açıklanacak.
Emin olun o listede yer alanların da en az yarısı isimlerinin açıklanmasını istemeyecek.
Bu tercihi de “Ankara'dan hızlı trene binen vergiciler ikide bir kapıma dayanmasın” endişe ve korkusu yüzünden yapacaklar.
***
Çünkü...
Bu ülkede vergi ödeyenler, vergi ödemeyenlerden daha fazla baskı altında iş yapıyor.
Çünkü...
Ülkede vergisini eksiksiz ödeyen, vergi kaçırandan daha fazla endişe ve korku yaşar hale getiriliyor.
Ve çünkü...
Devlet vergi ödemeyenlerin peşine düşmek yerine vergi ödeyenlerin peşini bırakmamayı tercih ediyor...
BURAYA BİR DÜZEN YAHU!
Fotoğraf önceki gün Köprübaşı, Abut önünde çekilmiş.
Gerçi ne zaman çekildiğinin pek bir önemi de yok.
Zira...
Günün her saati fotoğrafın çekildiği yerde aynı manzara var.
***
Aracın biri yola hem de diklemesine park etmiş, başka bir araç oraya nasıl geldiyse arkasında bekliyor, önünden ise tek sıra araçlar ve motosikletler ilerlemeye çalışıyor.
Bu arada...
Sözde yaya bölgesi olan bu alanda yayalar yürümek için kendilerine yol bulmaya çalışıyor!
***
Şehirdeki yaya trafiğinin en yoğun olduğu bir yerde, araçların hem kendilerine hem de bu yayalara bu kadar ızdırap çektirdiği başka bir yer kesinlikle yoktur.
Emin olun, bu ızdırabın yıllardır sadece seyredildiği, hiçbir müdahalede bulunma gereği duyulmadığı başka bir yer de yoktur!
BAŞKA KİM OLABİLİR Kİ?
Amerikalı bir psikiyatri profesörü…
Adı Arnold Ludwig…
Hayatında hiç Türkiye’ye gelmemiş…
Bir kitap yazıyor.
Adı King of te Mountain (Dağın Kralı)
Dünyada ülke yönetmiş politikacılarla ilgili bir kitap bu…
***
20’nci Yüzyıl’da dünya liderleri ile ilgili bir seri araştırmayı kapsıyor.
Dünyadaki tüm liderler arasında 2000 kişi, belli ama aynı ölçütlere göre değerlendiriliyor.
Devletleri yönetmiş Saddam’dan Kaddafi’ye, Mao’dan Roosvelt’e, De Gaulle’den Nehru’ya, Churchill’den Hitler’e, Mussolini’den Mandela’ya, Stalin’den Nasır’a kadar hepsi inceleniyor.
***
Kitap çalışması tam 18 yıl sürüyor.
Bu kapsamlı araştırma sonunda öne çıkan belli başlı 377 devlet adamı, yukarıda ifade edildiği gibi belli ölçütlere göre değerlendiriliyor.
Öne çıkan liderlerin hepsine aynı olmak üzere 200 kadar değişik kıstas uygulanıyor. Bu kıstaslara göre 1’den 31’e kadar değişen puanlar verilip değerlendiriliyor.
Uygulanan testin tam adı “Political Greatness Scale” olarak tanımlanıyor ve buna göre sıralama yapılıyor.
***
Örneğin, en çok Roosvelt ve Mao 30’ar puan almışken, Nehru’ya 25, Churchill’e 22, Kennedy’ye 15 puan veriliyor.
Sadece bir tek lider 31 puanla ilk sırayı alıyor.
Bu lider “Visionary” (ileriyi gören, öngörülü, büyük görüş gücü olan) sıfatıyla 20’nci Yüzyıl’ın en büyük devlet adamı unvanına lâyık görülüyor.
**
“Kim olabilir?” diye merak etmediğinize eminiz.…
Evet, işte o lider devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’tür.