Evet, “kocaman, derin karanlık” dedim!.. anlatmaya çalıştıklarımı okunduğunda neden “öyle olduğuna” hak vereceksiniz umarım…
Türkiye’den kaçıp hizmetine girdiği, emperyalizmi n dünyadaki en büyük temsilcisi Amerika Birleşik Devletlerine sığınmasının üzerinden 25 yıl geçti. O sığınma aslında hiç de şaşırtıcı değildi. Giderek anlaşıldı ki, o sığınma;
-İkinci vatanına hicret gibi bir şeydi!..
Tam bir “ihanet belgesi” gibi bir şey!.. 
Feto adıyla anılmaya başlayan, içinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini ele geçirme amaçlı ihanet örgütün Erzurumlu vaizin, orada Komünizmle Mücadele Derneği’nin (!) başına getirilmesiyle temeller atılmıştı. 
Sonra yine “Vaiz Görevi” ile İzmir’e yerleşecek, “Gülen Cemaati” adıyla anılmaya başlayacaktır. Bu adı ilk deşifre edense zamanın (1980’li yıllarıın ortaları) Cumhuriyet Gazetesi İzmir Temsilcisi sevgili Hikmet Çetinkaya olacaktır. Kendisiyle İzmir’deki bir buluşmamızda, yazdıklarının ötesinde “Cemaatin yapısı ve hedefleri” konusunda söylediklerini unutamam…

Cemaatten, Fetö’ye geçen yıllar.

Bu benim Feto efendiyle ilk tanışmamdı!.. 
Ne var ki, 1990’lara gelindiğinde devletimizin ilgili birimleri kendisini çoktan “tanımışlar” hatta;
-Giderek barışmışlardı!.. 
Açıkçası, özellikle 80’li yıllardan sonra kurulan hükümetler, yorgan altında el uzatmışlardı Gülen hazretlerine. O eli geri çevirecek hali yoktu kuşkusuz: Ele geçirdiklerinde devleti, Işık evlerinde, dershane ve okullarında hazırladığı gençleri yetiştirmeye başlayacaktır. 
O yetiştirmeler, 2002’lerden itibaren AKP yönetimindeki devletin kadrolarını oluşturacaklardır. Gülen-Erdoğan dayanışması da böylece gerçekleşmiş olacak, adı da bir haşmetli unvana çıkarılacaktır;
-Fettullah Hizmet Hareketi!..
Özellikle de, mali yönden giderek güçlenen örgütün pek ülkede eğitim Kurumları açmasından sonra. Öyle ya, Türkiye Cumhuriyetini “Dünyaya tanıtacak bundan büyük hizmet” olur muydu!.. Üstelik  merhum başbakanlardan Bülent Ecevit, bu hizmeti(!) yorumlarken; 
-Takdir ediyorum yaptığı hizmetleri…
Diyebildikten sonra...
*** 
Bu olanlar “Gülen Hizmeti”, İkinci vatan ABD’de geçen yıllarda daha bir ete kemiğe bürünür hale gelecek. Ama gün gelecek Tayyip Erdoğan ile araları (17-25 Aralık) bant deşifreleri ile açılacak;
-15 Temmuz 2016 darbe girişimiyle tümden bitecektir…

Adı bu kez ‘hain Fetö’olacak…

O ad, yıllardan beri kimi yazarlar, yorumcular tarafından dillendiriliyor ama, AKP cenahı tarafından “hizmet hareketi “ olarak seslendiriliyordu. Ta ki 15 temmuz darbe girişimine kadar. Sonra aydılar!.. 
-Hain FETÖ, ne istediniz de vermedik size!.. 
Sonrasında yurt genelinde FETO’cu avı başlayacak, Olağanüstü Hal kapsamında, devlet kademelerinde “yuvalananlar” temizlenecek!.. ne varki Pensilvanya ziyaretlerini “övünç madalyası “ gibi paylaşanlar;
-Büyük elçi, hatta  bakan bile yapılacaktır!.. 
Ölüm haberi ülkeye ulaştıktan sonra o “ikiyüzlüler”   öyle üst perdeden kötüleyeceklerdir ki Fettullah efendiyi, şaşarsınız;
-Benim ağzım açık kaldı!.. 
Avazı çıktığı kadar bağırıp “lanet Okuyanları mı” ararsınız  ya da, ya da öbür dünyadaki cehennemi anımsayıp “ateşin bol olsun inşallah” diyenleri mi..

Amerika vermez, Türkiye almazdı!

Ölüm haberinin ilk günün akşamı, doğal olarak televizyonlardaki haber programları da bununla ilgiliydi. Onlardan biri de İpek Özbey’in hayli kalabalık konuklu programıydı İlgimi çekenlerden biri darbe girişimini önleme eyşleminde  eşini ve çocuğunu kaybeden Nihal Olçok oldu. İpek Özbey “ne hissedigini soruyor kendisine;
-Hayal Kırıklığı!.. 
Özbey’le birlikte diğer konuklar da şöyle bir duraklıyor, o devam ediyor;
“Ölünün kimseye yararı olmaz! Getirilip yargılana bilseydi, çok şey öğrenecektik…”  
*** 
Epey bir aradan sonra yanıt, Mustafa Balbay’dan gelecekti. Sevgili Balbay, BOP Projesinin Amerika’da ayağının Fettullah Gülen olduğunu hatırlattıktan sonra noktayı koydu:
-ABD, FETÖ’yü vermezdi, verse de AKP almazdı:
Bu noktadan bakınca anladığım, “kocaman karanlık” devam ediyor. Gelecek zamanlarda mutlaka o karanlık yırtılacak ama;
 -Ben görür müyüm, bilemem!..