Son dönemlerde sıklıkla sözünü ettiğimiz ‘derin yoksulluk’ gerçekliği birçok önemli toplumsal sorunun kaynağını oluşturuyor.
Yoksulluk milyonlarca kişi için ‘yıkıcı’ etkiler yaratmaya devam ediyor.
Anneler evde tencere kaynatamıyor.
Çocuklar okula aç gidiyor.
Alım gücü günden güne düşen asgari ücretli, emekli ya da açlık sınırının altında geliri olanlar için çarşı, pazar adeta yangın yeri.
İşsizlerin halini ise söylemeye dilim varmıyor.
Binlerce çocuk ve genç eğitimden koparılmış durumda.
Geçim sıkıntısı aile içi ilişkileri sarsıyor.
Sağlık hizmeti ve ilaca ulaşma zorluğu ise çok ayrı bir sorunlar yumağı. 

Derin yoksulluk nedeniyle yaşanan sorunlar listesi sayfalarca uzatılabilir.
“Yoksulluk sarmalında temel haklara erişimde yaşanan zorlukları” sıklıkla vurguluyoruz.
Bu bağlamda bu kez de yoksul ailelerin ‘bakabilecekleri kadar çocuk sahip olmaları’ konusuna dikkat çekmekte yarar var.
Neden derseniz?
İzmir’de yaşları 1 ile 5 arasındaki 5 kardeşin yaşamlarını kaybetmesinden sonra aile planlaması konusundaki durumumuz gözler önüne serildi.
İktidarın ‘çok çocuk yapma politikası’ geçmişte toplumsal seferberlik ruhuyla yürütülen aile planlaması çalışmalarının neredeyse tamamen askıya alınmasına neden oldu.
Kadın üreme sağlığını yok sayan genel politikanın yanı sıra uygulamaya konulan tasarruf tedbirleri gerekçe gösterilerek Sağlık Bakanlığı doğum kontrol malzemesi vermiyor.
Aile hekimleri yoksul ailelerin daha önce aile sağlık merkezleri tarafından temin edilen ‘doğum kontrol malzemelerine artık ulaşamadığını’ söylüyor.  
Devlet aslında doğum kontrol malzemesi vermeyerek ‘doğurganlığı arttırmaya’ çalışıyor.
Aylık 300-400 TL’ye ulaşan doğum kontrol hapları, iğneler veya çok daha pahalı olan rahim içi araçlar yoksul aileler için artık karşılanamaz maliyetler haline gelmiş durumda.
Asgari ücretli ya da düzenli geliri olmayan ailelerin üreme sağlığı ile ilgili merdiven altı yöntemlere başvurmak durumunda kalması ise konunun çok daha dramatik boyutunu gözler önüne seriyor.
Ne yazık ki yoksulluk nedeniyle kadının sağlığı riske atılıyor.

Ülkemizde son yıllarda gündeme oturan “Paran kadar sağlık” gerçekliği ne yazık ki kadının üreme sağlığı için de geçerli hale gelmiş durumda. 
Parası olan doğum kontrol araçlarına ulaşabiliyor.
İstediği zaman istediği kadar çocuk sahibi oluyor.
Parası olmayanın ise sağlığı tehdit altında.
Kadını değersiz gören, 
Kadına üreme aygıtı olarak bakan siyasi anlayış nedeniyle 
Milyonlarca aile ekonomik, sosyal, psikolojik sorunla karşı karşıya kalıyor.

Böylesine olumsuz bir tablo karşısında yerel yönetimler iktidarın ilgisiz kaldığı bu alanda hizmet verme çabası içinde.
Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kadın Çalışmaları Şube Müdürlüğüne bağlı olarak çalışan Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezinin uzmanları kırsal da dahil olmak üzere kadın sağlığı seminerleri veriyor.
Cinsel sağlık, üreme sağlığı, gebelikten korunma gibi temel konularda bilinçlendirme çalışmaları yapıyor.
Çalışmaların daha yaygın hale getirilmesi ile ilgili yeni programlar uygulamaya alınıyor.

Gelinen noktada sorunun çözümünün doğrudan tarafı olan Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise “Yoksul kesimin doğurganlığı sorununu” gündemine almıyor.
Daha da vahim olan ise adeta ‘üreme makinası’ olarak gördükleri kadınlardan ‘gelecek nesilleri yetiştirmesi’ bekleniyor.
Yazık çok yazık.