Sabah saatlerinde öncelikle iki etkinliğim vardır;
-Kendime bir kupa dolusu kahve hazırlamak, beraberinde internetten yerel gazetelerimizden bir kaçını okumak. 
Kuşkusuz ilk göz attığım kendi gazetemiz Sakarya. Önce sitede yer alan haberlerin başlıkları, sonra da önemsediğim haberlerin içeriklerini bir bakmak. Sırada bir hayli çok yazarlarımızın o gün yayınlanmış köşe yazıları var.
Geçtiğimiz Çarşamba günü aynı işlemi sürdürürken bir başlık doğal olarak ilgimi çekti: 
-Başkan Ünlüce’den  Sakarya Gazetesi’ne  ziyaret!..
İlk olarak o başlığı tıkladım. “Bakalım sayın Başkan neler anlatmış arkadaşlarımıza” merakı ile… Gördüm ki iki paragraflık bir haber. İlk paragrafta, Ayşe hanım ekibinden ve Sakarya’dan oturuma katılanların isimleri. 
İkinci paragraf bir hayli ilginçti;
-Eskişehir’e özel üniversite görüşü!..
Haberde son paragraf ise üzerinden 7 ay geçmiş “seçim zaferiyle” ilgili ifadeler. Kazanılan bütün ilçelerdeki adaylarla “birlik beraberlik içinde çalışmalar” sonucu kazanılan seçim zaferinin anlatımı. Peki başka?
-Haber bu kadar, başka bir şey yok!..

Çat kapı Büyükerşen!..

Büyükşehir Başkanı Sayın Ünlüce’nin ziyareti, anladığım kadarıyla bir “iade-i ziyaretten” ibaret. Öyle de olsa bütün “muhabbet” bu kadarcık mı? Yani arkadaşlar hiç mi soru sormamışlar Ayşe hanıma?
Sormuşlardır kesin!.. Ya verdiği yanıtlardan kimileri haber değerinde değil, belki bazıları da;
-Off the record türünden!.. 
 Anlamışsınızdır, “yazılmamak kaydıyla” anlatılanlar. 
Bu noktada muhabir-yazar olarak çalıştığım, çalıştığımız  yıllara  giderek hatırladım:  Tıpkı Ayşe Hanımınki türünden; Vali, Başkan, milletvekili siyasetçi hatta Bakan düzeyinde “çat kapı” ziyaretçilerimiz olurdu.
Onlar “şöyle bir uğradım hal-hatır sormak için” deseler de, kamuoyuna “iletilecek mesajları” olduğunu sezinlerdik. O mesajı not ettikten öteye, biz de güncel ya da genele ilişkin sorularla;
-Muhatabımızı zorlar, haber anlamında bir şeyler koparmaya çalışırdık!...
***
Yakın zaman örneklerinden biri mesela. Bir bakardık ki ,Başkan Yılmaz Büyükerşen, çat-kapı haber merkezimizde;
-Kolay gelsin çocuklar, geçerken bir uğradım. Şöyle Çerkez güzeli gibi ince belli bardakta bir çayınızı içmeye geldim!.. 
Bilirdik ki, bu “nezaket ziyaretinde” Yılmaz Hocamızın söyleyeceği bir şeyler var! Yoksa da biz kurcalar söylediklerinden bir, hatta iki-üç haber çıkarırdık!..

Uzunca ara nağmeden sonra…

Evet “ara nağmenin” ardından sonra dönelim haberin Üniversite bölümüne:
“Eskişehir’in bir üniversite kenti olduğuna dikkat çeken Ünlüce, Eskişehir’de özel üniversite olması gerektiğini kaydetti.” 
Açıkçası Sayın Başkanın “durduk yerde” böyle bir düşüncesini açıklamasının gerekçesini de devamında okuyoruz;
“Özel üniversite, bulunduğu kente hareket katar. Eskişehir’de bir tane açılması diğerlerini de getirecektir.”
Haberin içeriğinde “bir sorumuz üzerine..” türünden bir eklenti olmadığına göre Ayşe Hanım kendiliğinden bu düşüncesini seslendirmiş olmalı. Bu noktada durup düşündüm;
-İyi ama neden?
Şehrimizde, Yılmaz Hocamızın, kuruluşunda  büyük emeği bulunan Anadolu Üniversitesi var. Ardından da Osman Gazi Üniversitesi kuruldu. İkisi de köklü ve “görece ünlü” iki üniversite. 
Yetmedi. Basın destekli kamuoyunun etkisiyle bir üçüncü bir devlet Üniversitesi daha;
-Eskişehir Teknik Üniversitesi… 
Bu üniversiteler, Eskişehir’e “yeterince hareketlilik” katmıyor mu ki, bir ve daha fazlası “özel üniversite” isteniyor?..
*** 
Bu ve benzer soruların “altının doldurulmasını” bekliyorum sayın Ünlüce’den. Zira  ona göre konuyu geçmişte yaşananlara dayanarak devam ettirmek isterim… 
NOT; Yazının başlarında, Başkan Ayşe Ünlüce’nin başka konulara değinip değinmediğini sorgulamıştım. Evet değinmiş! Onları da Yazı İşleri Müdürümüz Hakkı Sağlam ertesi günkü köşesinde notlar halinde anlatıyor…

Ayşeünlüce-4