Çoktandır sinemaya gitmemiştim, iki gün evvel yeni vizyona giren “Gladyatör” adlı filme gittim. Çok para harcanmış büyük bir prodüksiyon izledim. İlk Gladyatör filminin devamı gibi sunulsa da aynı içerik ile ilkinin bir tekrarını izliyorsunuz gibi geldi bana. Etkili savaş ve dövüş sahneleri, hele film başlar başlamaz kalenin görkemli fetih sahnesi dışında, tarihe ve felsefeye de meraklıysanız içerik olarak sizi ilgilendirebilecek birçok temayla karşılaşıyorsunuz. Roma tarihi, çöküşün nasıl yaşanmaya başladığı, halkın acıklı sefaleti, imparatorların safahat alemleri gibi ayrıntılar yanında; Gladyatörün hem imparator hem de Stoacı filozof Marcus Aurelius’un felsefesini benimsemiş torunu olması nedeniyle ve “ölüm varsa biz yokuz, biz varsak ölüm yok” deyişi sıkça tekrarlanan Epicuros’tan izler taşımasıyla sizi ziyadesiyle hoşnut etmeye yetecektir. Vurgulanan ana tema ise “güç onurlu şekilde yaşanırsa güçtür” oluyor ki, gerçekten insan olanı etkileyici biçimde çarpıyor…
Ülkelerin güç gösterileri yönetimlerin halka dayandığı, halkın olurunu aldığı, halkla birlikte yaptığı durumlarda “onurlu güç” gösterileri şeklinde belirirler. Kimi iktidarlar yönetimde bulundukları süre içinde, başarısız oldukları ve yönetemedikleri durumlarda bile, haksız oldukları halde, halkı baskı altına almak için yine de güç gösterilerine başvurabilirler. Zaman zaman bu güç gösterileri kaba kuvvet, psikolojik veya ekonomik şiddet şeklini alabilir. Bu güç gösterileri insanlıktan nasibini almadıkları ve haksız oldukları için “onursuz” güç gösterileri sınıfına girer. Doğal olarak onurdan yoksun güç, güç değildir. Bugün sağlıkta, eğitimde ve hukuk alanında görülen şiddet kapsamlı güç kullanımı insanlık onuruna aykırıdır. Hukuksuz kayyum atamaları da iktidarların “onursuz güç” gösterileri içinde değerlendirilir. Halka karşı, halka rağmen yapılır...