Sevmem insan, hayvan karşılaştırmasını, hem de hiç! Ne demek önce şu, sonra bu veya tersi. Dünya yüzünde yaşayan tüm canlılar eşit yaşam hakkına sahip olmalılar bence. Her canlının birbirinden üstün doğal yetileri vardır.
Hayvanların sadece kendi cinsleri arasında anlaşılan dilleri de bilimsel araştırmalarda ispatlanmıştır. Yani sıklıkla dillendirilen hayvan konuşamaz tezi de yanlış bence. Ayrıca ben bazı insanların onların dillerini çözümlediklerini, onlarla konuştuklarına da inanıyorum.
Bu girişgahı neden yaptım? Geçtiğimiz hafta, "Ülkenin her derdi bitti sıra itlere mi geldi" başlıklı yazıma gelen bir yorumda sayın okurum, benim o yazımı "sığ" bulmuş, yeterince araştırma yapmadığımı, hayatın akışından uzak olduğuna değinmiş. Fikrine saygı duyarım en azından okumuş köşemi ve üşenmemiş bir de yorum yazmış sağ olsun. Ama işte o yorumdaki yazdıklarına ben ve benim gibi çok sayıda can dostu asla katılmaz.
Bir kere o yorum, ne kadar örtülmeye çalışılsa da buram buram köpek düşmanlığı kokuyor, insan hayatının önemi vurgulanıyor. Bu bağlamdaki örnekleme ise, oldukça eski yıllarda kentimizde yaşanan bir elim olay. Açıkçası ben şimdi, yine yeniden o olaya dönmek istemiyorum. Vaktinde bir çok kere yazıldı, çizildi, irdelendi. Kendi adıma, evlatlarını kaybeden ailenin acılarına ufacık ta olsa bir şekilde iletişime geçip, yorum sahibinin dillendirdiği gibi, sıcak bir duygu iletmiştim o tarihlerde.
Sonrasında yine, özellikle de o bölgede, inanılmaz bir köpek düşmanlığı yaşandı insanlarda. Bölgenin bağlı olduğu belediye de, çok sayıdaki canı bir şekilde meçhule gönderdi. Elbette tüm bunlar salt o bölgeyle sınırlı kalmadı, bütün şehre yayıldı, can düşmanlarına gün doğdu bu şekilde.
Neyse efendim, üzerinden yedi yıl gibi bir süre geçen bu olay zaman içinde unutuldu, yaralar küllendi gibi. Ama ben, evlatlarını yitiren o aileyi uzaktan da olsa takip ettim. Kısa süre içinde Eskişehir'den ayrıldıklarını öğrendim. Aynı gazetede köşe yazarı olan Reyhan Pütün beyin yazılarını da vakit buldukça hep okumaya devam ettim. Ve birkaç hafta önce bir köşe yazısında Beykoz Ormanları'na gittiklerini, oradaki terk edilmiş köpekleri besleyen gruplarla birlikte besleme yaptıklarını, bir torba mamayla da destek verdiklerini okuyup çok mutlu oldum. Evet, her zaman söylendiği gibi zaman, en iyi ilaç oluyor sıklıkla.
Şimdi gelelim yorum sahibi Engin beyin parmak basmaya çalıştığı yere; Sığlığı hiç sevmem, araştırmadan, çok hassas konularda klavye başına oturmam. Aksi olsaydı, Sevgili Sakarya Gazetesi bana 20 yıla yakın bu köşeyi işgal izni vermezdi.
Sürekli takip ediyorum ülkemizdeki, dünyadaki sahipsiz köpeklerin sorunlarını. Hayvanlar nedeniyle insan ölümlerinde köpek tarafından yaşatılan olumsuzluklar, ne yalan diyeyim diğerlerinin yanında solda sıfır, devede kulak. Gariptir ama, sivrisinek nedeniyle insan ölümleri ilk sırada. Köpek nedeniyle olanlarınki ise yoğunlukla "kuduz" mikrobu sebebiyle yaşanıyor.
Köşemin izin verdiği kadarıyla yazacaklarım şimdilik bu kadar. Engin rumuzlu sayın okuruma da teşekkür ediyorum, bazı açıklamaları böyle biraz özetle de olsa yapabilmeme aracılık ettiği için..
Not: İnsanların kendi cinsi eliyle ölümlerine de bir başka yazımda değineceğim.