‘’Özgürlük, tarihin kaybolmayan tek değeridir’’ diyor Albert Camus.

Binlerce yıllık bir medeniyetin, günümüze uzanan ve tüm dünyaya yeniden hatırlatma gereği duyan ve bu temanın doğduğu filizlendiği topraklarda yaşıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde, Paris 2024 Olimpiyat Organizasyon Komitesi, Olimpik ve Paralimpik oyunları maskotlarını ‘Phryges’ (Frigler) adını vererek dünyaya duyurdu.

Fransa da ve dünyada özgürlüğün simgelerinden biri olan Frig şapkası. Fransız devriminin de en güçlü özgürlük sembollerinden biridir.

Maskotlar, olimpiyatların alışılmış klasik hayvan seçiminden ziyade,  bir idealin temsili olarak belirlendi.

Bu temayı olimpiyatlara taşıyan ve dünyaya tanıtan Fransa’yı kutlamak lazım.

Peki bu Frigya denilen yer nerdedir?

Bu medeniyeti bu günlere taşıyan ünlü kralı kim ve nedeni nedir?

M.Ö. 1200-700 yıllarında; Frig Devleti'nin ilk kralı, başkent Gordion'a adını vermiş olan Gordios'dur. Ankara, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar, Uşak, Burdur bölgesi Frigya olarak bilinmekte. En ünlü kralları ise Kral Midas. Efsaneye göre ‘’Eşek Kulaklı Midas’tır.’’

Frigler, çengelli iğneyi ve flütü icat etmiş; tarihteki ilk müzik yarışmasını düzenlemiş ve birçok müzik aletini de icat edendir.

Altın dokunuşla borsada, araba marka ismiyle ve çiçek adıyla önemini belgeler niteliktedir.

Midas için yapılan ve Frig’ler den günümüze kalan en önemli eser ‘’Yazılıkaya Anıtı’’ her şeye rağmen zamana, tahribatlara ve de kayıtsızlığa direnmeye devam ediyor.

Dünyada, kültür varlıkları koruma konusunda ve tanıtmasında, bu zenginliğe ülke olarak sahip çıkmadığımız aşikar.

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, Valilik ve Belediyelerin, bu paha biçilmez zenginliği bir gün fark edip gereğini yapacağını umuyorum.

Taşınmaz kültür varlıklarının korunması, yaşatılması ve tanıtılması her şeyden önce insana, tarihe ve geleceğe saygıdır.

Aksi takdirde, yöneticilerin önemsemediği bu ve benzeri durumlarda birçok ülke sahip çıkarak maddi ve manevi değerini hanesine yazmaya devam edecektir.

Efsane bu ya:

Mitolojide güneş ve güzel sanatlar tanrısı olarak gösterilen Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında bir müzik yarışması yapılmış. Apollon, Midas’ı jüri üyesi yapar. Yarışma sonunda Midas, oyunu Pan’dan yana kullanır. Apollon bu durumu kabul etmez ve Midas’a sinirlenir. “Güzel müzikten anlamayan bir insana ancak eşek kulakları yakışır.” diyerek, Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürür.

Midas artık bu kulaklarla halkının arasındadır. Külah giyerek bunu gizlemeye çalışır. Ancak uzayan saçlarını da kestirmesi gerekmektedir. Berbere gittiğinde berber Midas’ın kulaklarını fark eder fakat bunu kimselere anlatamaz. Bir süre sonra dayanamaz ve artık bunu içinde tutamayacağını ve anlatması gerektiğini düşünür, bir kuyuya gider ve haykırır: “Midas’ın kulağı eşek kulağııııı! Midas’ın kulağı eşek kulağııııı!” diye bağırır.

Kuyudaki su, bu sırrı sazlara, sazlar rüzgâra, rüzgâr dağlara, ovalara anlatır, derken bu sır bütün Frigya halkına yayılır. Çağlar öncesinde rüzgâr, nasıl ki Midas’ın sırrını Frig halkının kulağına fısıldamışsa, ben de bugün sizlerin kulağına fısıldamak istedim. Belki birileri duyar diye…