Yaşanılan büyük deprem felaketinin ardından geçen günlerde ülke olarak derin yeis, büyük acılar yaşadık. Halen de yaşamaktayız. Kolay kolay silinmeyecek bu keder hiç birimizin içinden, çok belli. Ama işte, insanoğlu balık hafızalı deniyor ve acıları unutup güzellikleri yaşamak istiyor. Doğrudur, hakkıdır da, sürekli karamsarlık, bedbinlik olmaz, yeter. Bu nedenle not ettik bazılarını, önem verdiklerimizi, not defterlerimize ki o zor zamanların bazı yaşanmışlıkları unutulmasın, zaman içinde hatırlasın, ders çıkartılsın.
     Acılarda Türk milleti olarak nasıl yek vücut olduğumuzu, ateşin düştüğü yerde olmasak da nasıl ateşlerde yandığımızı not ettik öncelikle. Ama her zaman, ne yazık ki hemen her devirde olduğu gibi, bazı insan kılığındaki mahlukatın fırsatçılığa soyunduklarını da not ettik..
     Yaşanan afetin, kaderin planı değil, liyakatsiz, ehil olmayan gözlerini, rant bürümüşlerin kazanç planları olduğunu acıyla da olsa görüp not ettik.
     Elli bine yaklaşan can kaybının ardından kimsenin sorumluluk üstlenmediğini, mevcut makamlarının sandalyelerine sımsıkı nasıl da yapıştıklarını görüp insanlığımızdan utanarak not ettik.
     Ülkemizin yüz akı ama en çok mağdur edilen, değerleri bilinmeyen madencilerimizin nasıl da cansiperane, enkaz altında kurtarma çalışmalarına katıldıklarını görüp not ettik.
     Hani çoklarının “it” diye aşağıladığı, ölüm kamplarına gönderip başlarına küreklerle vurulup öldürülmesine seyirci kalınan köpeklerin, insan dostlarını yıkıntıların içinden çıkartmak için canlarını hiçe saydıklarını görüp not ettik.
     Dış güçler, düşmanlar diye lanse edilen devletlerin zor zamanımızda maddi manevi nasıl yanımızda olduklarını görüp, utanıp başımızı öne eğdirdiklerini görüp not ettik..
     Bir minicik kedinin, yıkıntı altındaki ailesine kurtarma ekibinin ulaşması için nasıl çırpındığını görüp hayran kaldık. Not ettik..
     Ve enkaz altından, umutlarımızı yeşerten, bugünün çocuğu yarının genci istikbalimizin gençlerinin o içimizi aydınlatan haberlerini defalarca okuyup, izleyip derin bir ohh çekip not ettik: 
     55 saat avucunu sıkmadan, uyumadan muhabbet kuşunu yaşattığını görüp, 88 saat sonra, “önce kedimi kurtarın” diyen çocuğumuzun sevgisine hayran kalıp, 90 saat sonra çıkartılan 5 yaşındaki çocuğun, kendisine uzatılan suyu, “daha muayene olmadım” diyerek içmeyen aklına, 78 saat sonra ulaşılan, “çıkamam, ben çıkarsam babam sıkışır” diyen, 61 saatin sonunda ulaşılan, “annemin sesi kesildi önce ona bakın” diyen çocuklarımızın temiz, içten, merhametli duru seslerini ibretle, taktirle sadece not defterlerimize değil kalbimize kazıyıp not ettik..