“Dünya, hassas kalpler için bir cehennemdir… Goethe.”

Ölümden öte ne var?
Yaşamak var elbet
Ölmek bir kere;
Ama yaşamak? 
Her gün ölmek demek
Duyarlı bir yüreğe.
Her gün acılar içinde soluklamak güzelim havayı.
Çünkü haksızlıklar çünkü zulümler diz boyu.
Bir saniye mutlu olsan
İçin acıyla dolar akabinde hangi zavallıya haksızlık ettim
O dertliyken, açken, susuzken, bin pişmanken yaşadığına diye
Boğazında düğümlenir sıcak aşın.
Çünkü bilirsin dışarıda açlar çok
Senin yediklerinin tadını bile bilmeyen ağızlar çok.
Sıcak evinin keyfini süremezsin
Kış kapıda açıkta yaşamak zorunda kalan yüzlercesi var.
Her gün bütün bu empatilerle,
Yaşamak ne ise
Ölümden de öte ,
Ölümden de acı değil mi insanım diyene.

     Ölüm son durak değil bence ve asıl sınav bu dünyada. Gören gözün, işiten kulağın, hisseden yüreğin varsa eğer; sınavların en çetinine girersin hemen her gün sen de.
     Bazen bir şehit annesi takılır gözüne; ekranda evladının koca asker postalları öpen, böylece hasretinin yangısını söndürmeye çaba gösteren.
     Başka bir zaman da sokakların yetimleri, öksüzleri garip kediler, köpekler düşer usuna, aklına gelmese de seslerini duyarsın. Kırk yılda bir bir dostla yemek yerken bir lokantada, camdan dışarıda görürsün sana ve ağzına götürdüğün lokmaya aç gözlerle bakan o tüyü dökük yaşlı köpeği.
     Bayram sabahıdır, şeker tadı ağzında, balkona çıkarsın, ince bir ses deler içini; araba motoruna girmiştir bir minik kedi. Miyav da miyav. Gözleri çapaklı, karalara bulanmış, anneciği kimbilir nerde? Gel de koşma, gel de kurtarıp bağrına basma. Sahiplendiremezsen eğer, hiç şüphe olmasın ki evdeki hayvan nüfusuna bir ilave daha. İnsansın nihayetinde.      
     Dünya yanına gelir, teknoloji öylesine gelişmiş ama çoğunluğu insanlıktan sanki çok da nasiplenmemiş. Kanada’da, kürkü için yavru foku öldürür bir iri kıyım; kancalı sopası ona değil sana iner habire. Kutuplarda ayılar hapis kalmış buz dağlarına. Küresel ısınma.
     Bir krem sürmeye kalksan yüzüne için cızz eder; bu ürün hangi garip hayvanda denendi diye. Aynada yüzün, yaralı bir denek tavşana dönüşür birden. Şifa olsun diye içtiğin ilaçta bile binlerce denek hayvanın kanı vardır, bilirsin işte 
     Gece uykunda, kanar oran buran. Karabasanlarla uyanırısın en derin uykundan. Kan ter içinde.Ölümden de öte yaşamaktır asıl acı ve de zor olan. 
     Zaten hiç de kolay değildir köpekler için yaşamak sokaklarda, ıslak beton zeminli barınaklarda. Onların suçu olur birilerinin gözünde,, dünyaya gelmek, yaşamak. Bu kadarını bile çok görürler bu canlara, paylaşmak istemez cimri insanoğlu dünyasını ne kendi cinsiyle ne de bir başka canlıyla. Oysa ne kadarcık yer işgal edecek küçücük bedenleri. Ama yok, olmaz! Yasa çıkarmaya çabalarlar; yok etmeye, soylarını tüketmeye, canlarına ot tıkamak adına. Ormana süreriz; gözlerden ırak alırız canlarını nasılsa diye.
     Ve sen, bütün bunları duyup, görüp, bilip, hissederken yaşarsın işte. Bu artık nasıl bir yaşamaksa!