Hiç orman yangını gören var mı? Yanarken ağaçlar da insanlar gibi çığlık çığlığa ağlarlar” Yaşar Kemal
Birkaç yıldır canımızı yakan orman yangınları bu yıl yine yeniden parlak alevleriyle koyu bulutlarıyla evlerimize kadar geldi, Tv kanallarında, yazılı görsel basında iç karartan görüntüler insan olan vicdan sahibi herkesi derinden üzdü.
Ağaçları nasıl sevmez insan? Ormanlarımızda binlercesi var onlardan ve içlerinde barındırdıkları bir o kadar da yaşam. Börtüsü, böceği, kelebeği, kuşları, tavşanı, sincabı, porsuğu, kablumbağası.. Geyikler, karacalar hiç unutulur mu? Onlar da ?
Elbette bu ve buna benzer pek çok vahşi yaşam canlısı kurdu, tilkisi, vaşağı hepsi de bu yangınlardan payını aldı. O sivri alevden dillerin şiddetinden kaçamayan kavrulmuş, kömürleşmiş bedenleri, çaresizce bir kenara kıvrılmış, yuvasındaki yavrularını terk etmeyen anne kuşların bir avuç küle dönmüş naif bedenleri. Çok ama çok acı. Yangınlar ülkemizin pek çok farklı bölgesinde çıktı. Artık nedeni neyse, sıcakların elbette ciddi etkisi var, ama insan kaynaklı ateş yakmak, mangallı piknik eğlenceleri bu içler acısı görüntülere sebep olduysa söylenecek söz bırakmıyorlar insanda.
Beni en çok yaralayan, bu yangınlar sonucu devlet kademesindeki yetkili kişilerin “Çok şükür can kaybımız yok” söylemleri. Evet, insan cinsinden can kaybı olmaması elbette sevindirici ancak ya diğer canlılar? Onların ölümleri kayıp olmuyor mu?
Bir resimli paylaşım gördüm sosyal medyada; Karşıyaka Sancaklı köyünde yaşayan Ramazan isimli bir yurttaş, dumanlar arasından kurtardığı atını köyden yangından çıkartıyor. Komutanın “Köye girme yangın devam ediyor” uyarısına kulak asmayıp şöyle ders niteliğinde bir yanıt veriyor: “Ne yani?” atını gösterip “Bizimki can da bununki can değil mi?” Evet, aynen böyle, o atın canı ve onun gibi yüzlerce insan dışındaki canlıların canı can değil mi?