İyi mi, yoksa kötü mü olduğunu karar veremediğim bir huyumdan söz etmek istiyorum? O da bulunduğum ortamdaki insanları rahatsız etmeyecek bir şekilde o insanları gözlemlemektir. Serde tiyatro oyunculuğu olduğu için o insanları gözlemlerken o insanın kişiliği hakkında az da olsa fikir sahibi oluyorum. Gözetlemekle yani röntgencilikle karıştırmayın bu eylemimi; çünkü saklı gizli bir şey değil benim yaptığım. Herkesin gözü önünde olan bir eylemdir gözlemlemek! Nasıl oturup kalkıyor? Konuşurken yaptığı el hareketleri nasıl? Bakıyor ve izliyorsanız sorun yok. Ama siz yanınızdaki insanla o insanların yaptığı eylemlere yorum yapmaya başladığınız andan itibaren; bu eyleminiz gözlem değil dedikodu olur.

Yaptığım gözlemlerden şunu anladım ki; dedikoduları sevmeyen ve doğruları konuşanların etrafında çok az insan bulunuyor. Çünkü bu  insanlar yalan yanlış konuşmaktan hoşlanmazlar. Gözüyle görüp kulağı ile duyduğu şeyleri bile dile getirmeyi sevmezler. Çünkü bu konular o insanların yaşamı için bir şey ifade etmez..

Bu alemde karanlık aydınlıktan her zaman kaçmıştır. Çünkü aydınlığın olduğu yerde hiç bir şey kendini saklayamaz. Aydınlık yalın ve görünür olduğun için her şeyi ile toplumun önündedir. Böyle aydın ve aydınlık bir insandan, insanlığa kötülük gelmez. Oysa karanlık öyle mi? Tüm çirkinliklerin saklar. O karanlıklarda ne alınır ne satılır göremezsin? Gördüğün gölgelerdir. Usta bir gölge oyuncusunun bu alemde alıp satamayacağı hiç bir şey yoktur. Uyuşturucunun, fahişenin, oğlancılığın, hırsızlığın kendini var ettiği yerler karanlıklardır. Ne canlar bu karanlıklarda yitip gitmiş ne ocaklar bu yüzünden sönmüş anlatmakla bitmez. Dünyada bu karanlığın ve aydınlığın savaşı da hiçbir zaman bitmemiştir. Karanlığın kazandığını zannetsen de aslında kazanan aydınlıktır. Bunu da zaman içinde anlayacaksın.