Yılın son dini bayramı nedeniyle uzun tatille .birlikte Büyüklerimizin ifadesiyle ”Bayram Telaşı” ve de uzun tatili sona erdi. Bu vesile ile biz de gazetemizdeki yazılarımızı iki yazılık aksatmış bulunuyoruz!..

Açıkçası, bedeniz gibi beyinsel yorgunluğumuza ili geldi bu kısa ayrılık!..

Bu yazı için klavyenin başına oturduğumda şöyle bir tarama yaptım, bu bayram izni dönüşünde neler yazılabilir diye!.. Özellikle Sakarya’nın bayram sonu ilk sayısında epey bir konuya takıldı aklımız. Özellikle yazar arkadaşlarım Hakkı Sağlam ve Engin Bayramın yazılarında işledikleri “Eskişehirspor’un 69. Yıldönümüne ilişkin yazılarımı benim de ilgili çekti.

O halde ben de Eskişehirsporun kuruluş yıllarına ilişkin nostaljik bir yazı döşenebilirdim!..

Nereden başlayabilirdim? Kuşkusuz hasbelkader tanığı olduğum Kuruluş toplantısı olarak adlandırdığım ilk kongresinden!..Eski Ticaret Odası salonunda yapılan toplantıda “kurul kararı” verildiği o toplantı unutamadığım meslek anılarım arasındadır. Bu arada merhum Aziz Bolel’in “kurucu Başkan” olarak görevlendirildiği o ilk kongreden.

İlk maçlardan anılar

Bir süre önceki yazımda da değinmiştim.

-Amatör gazetecilik hayatımın ilk haberlerindendi o kuruluş hikayesi!..

Sonrasında ilk yönetimin oluşturduğu takımın ilk hazırlık maçı;

-Şeker Stadında Galatarasay ile karşılaştığımız maç!..

Ardından Atatürk stadında oynanan resmi maçlar. O zamanlar 2. lig iki grupta oynanırdı. Bizim grup ağırlıklı olarak  İstanbul takımlarından oluşuyordu. Tabii Ankara bir iki İzmir ekibi de var.

Grup mücadelesinde her takımın amacı ilk $e kalmaktı. Bizim takım 4. sırada bitirdiği  -biraz zorlanarak- “sekizler liginde” oynamaya hak kazanmıştı. İlk maçımız adını hatırlamadığım bir İstanbul takımıyla idi Galip geldik. Ardından rakip o yıl birinci ligden düşen, “Füze Selami”nin yeraldığı Adana Demirspor’du.  Maç nedeniyle 3 gün önceden Mersin’e giden takımımız oradan Adana’ya geçip oynamıştı takımımız;

-Sağ açığımız Arap Metin’in kale önünde çamura saplanıp kalan şutuna rağmen 1-1 beraberlikle ayrıldığımız tarihi maç.

İlk Şampiyonluğun dönüm noktası.

O maçı izleyen tek gazeteci (!) bendim. Ve O maç Bursaspor maçı öncesi bizim için adeta bir dönüm noktası gibiydi.

***

Asıl dönüm noktası, o ünlü ve olaylı Bursaspor maçı olacaktır.

Bugünkü gibi Nisan ayına denk gelen bir bayramın ikinci günü. Beklenmedik bir hareketlilik oluşuyor taraftar arasında;

-Tutulan otobüsleri dolduran binlerce Eskişehirspor taraftarı Bursa Atatürk Stadını dolduruyor.

Bu olay aynı zamanda daha sonra İstanbul’dan, İzmir’e, Ankara’ya uzanacak taraftar yolculuklarının ilk deplasmanı!.. Bursa da ilk gördükleri bu taraftar desteğinin şaşkınlığı içinde!.. Onlar da doldurmuşlar stadı.

-Yeni yeni çıkıyor “Es Es Es tezahüratı!..

Aynı anlarda o sırada genişletilen açık tribün inşaatından kalan taşlar stad dışından taraftarımızın üzerine yağıyor, gerginlik artıyor:

Maç bu atmosferde başlıyor ki, Fethi’den daha 20 saniyede şok bir gol geliyor Bursaspor filelerine!..

Böylesine “canlı-canlı” anlattığımdan anlaşılmıştır;

-Bendeniz de, elimde bir fotoğraf makinesiyle o maçın Eskişehirli tek gazetecisiyim!..

***

Uzatmayalım;

-Kamuran ve Nihat’tan iki gol daha gelecek ve maç 3-1 bitecektir. Bursa’nın golü, kalecimiz Hakkı’nın önüne yuvarladığı toptan, ünlü santraforları “Koçero” rakipleri Mustafa’dan!..

Maç sonu ve çıkışta da devam edecektir olaylar ve yaralanan taraftarlarımız olacaktır. Emniyet g2örevlileri ile ben Mustafa’nın golü attığı anda stadı terk ediyorum. Rahmetli Muzaffer Kozanlıoğlu’nun otomibili terk ediyoruz Bursa’yı!..

Bursa’dan çıkmadan önce Hastaneye uğruyoruz;

Şükür 6 kadar yaralımızın durumu iyi!..

Tepebaşı’ndan şehri girdiğimizde başlıyor Es-Es sesleri. Köprübaşı’nda ise inanılmaz bir insan seli. Takım otobüsünü bekliyorlar. Elbet Bursa olayına karşılık olarak Porsuk çayına atılan 16 plakalı bir otomobil ve o adı taşıyan bir Kepapçı’nın taşlanması!...

***

Şanlı Eskişehirspor’umuzun ilk şampiyonluğundan kısa kısa notlarla andık kuruluş yıldönümünü…

Şairimizin sık kullandığım bir dizesi ile bitirelim;

-Bir zevk-i tahattur kaldı / Şu sönen gölgelenen dünyada.