-Es-Es, yani Eskişehirspor…
“Bir zamanlar” demek yerinde olacaktır. Bir zamanlar benim ve diğer bazı meslektaşlarım için geçerli olan bir gerçek var ki, onu da son yazılarımın birinde şu cümle içinde belirtmiştim;
-Bizim Eskişehir’de (bir zamanlar!) çoğu meslektaşım gibi bende mesleğe spor muhabiri olarak başlamıştım.
Daha doğrusu spor yerine “Eskişehirspor muhabiri” diye tanımlamak daha gerçekçi olacaktır. Bütün Eskişehirli sporseverler gibi biz gazeteciler de;
-Eskişehirspor ile yatıp onunla uyanırdık!..
Kendi adıma ifade etmem gerekirse, 1965 yazının ortalarında Eskişehir Ticaret Odası salonunda yapılan “kuruluş kongresini” birkaç merhum meslektaşımla izleyen ve “müjdeli haberi” kamuoyu ile paylaşan gazeteciden biriydim. 
Sonrasında, rutin gazetecilik görevlerim arasında Eskişehirspor ilgim senelerce hiç eksilmedi. Sahamızdaki maçları bir yana, bir yıl kaldığımız ikinci Ligden başlayarak deplasman maçları da dahil olmak üzere…
Kimi zaman dakika-dakika maç yazı yazmak üzere notlar tutarak, bazen de notlarımın eşliğinde gözlemlerimle maç kritiği yaptığım yazılarımla…

Düştük, yeniden çıktık derken…

Bir zaman geldi o kritikleri TRT muhabiri olarak TRT radyolarının spor programlarında sesli olarak yorumlayarak. Gün geldi zamanın TRT’sinde “kadro yetersizliği” nedeniyle;
-Naklen maç yayınlarında anons spikerliği, gollerin nasıl olduğunu anlatarak!.. 
Buraya kadar yazdıklarım, Eskişehirspor ile ilgili kişisel meslek anılarımın bir bölümünün özetinden ibaret. Ya spor ve Es-Es sevdalılarının her maç sonra ve sıradaki maç öncesinde yarattığı hava?
Çarşı esnafından başlayarak, kahvehanelerde, meyhanelerde ve de “kişisel hanelerde” hafta boyu konuşulan değişmeyen konu;
-Eskişehirspor’dan başkası değil!.. 
Yeri geldikçe yazdım o günleri:
Kuruluş sonrası oluşturulan ilk takımın, Galatasaray ile oynadığı ilk hazırlık maçı, o sezon içinde inanılmaz başarısı ve günümüzün “Süper Ligine” yükseliş… İşte o zaman tribünlerden yükselmeye başlayan ilk toplu tezahüratın tüm şehre, tüm ülkeye yansıması;
-Es-Es Es, Ki Ki-Ki, Eski Eski Es!..
Diğer yaratılan sloganların “Amigo Orhan’ın” yönetiminde tıklım-tıklım kentin sınırlarını aşarak tribünlerden yansıması!.. 
Bu süreç içinde Federasyonun koyduğu ikinci büyüğü  “Türkiye Kupasının” GS’ın elinde söke söke alınması ve Avrupa liglerinde oynanan maçlarda sayısız başarılar…
-Hepsi de tarihi Atatürk Stadının hınca hınç dolu tribünlerinin önünde!.. 
Yine “bu tarih süreci içinde” bir alt lige düştük bazen bir yıl sonra, kimi zaman iki üç sezon süren mücadeleler sonucu tekrar yükseldik Süper liğe..
-Amaaa…

En dibe, halen ordayız!..

Evet ama Süper Ligden bir düştük ki, sonrası kabus gibi..  
Düşüşün sonrası 1. Lig. Eskişehir kamuoyu ve taraftar grubu bekledi ki, bir iki sezon sonunda tekrar çıkarız!.. 
Ne çıkması?.. Aynı sezon içinde 2. Lig!.. Yıllar içinde süper ligden sonra üç adet lig daha oluşturulmuş, Üçüncü ligde gördük kendimizi. Sanıyorduk ki, burası liglerin sonuncusu. Hiç değil, oradan başlayarak tekrardan yükselişe geçer kasaba takımlarından kurtuluruz. Orada dahi tutunamayınca;
-Kendimizi BAL liginde buluverdik!..
İkinci sezondur ki, (Bölgesel Amatör Lig) orada debelenmekteyiz.. Hani denilebilir ki; 
-“BAL’ı batsın!..”
*** 
Son maçımız liderlikte çekiştiğimiz Manavgat Belediye Spor. Önemli bir maç, güçlü bir rakibe karşı. Ve İyi bir mücadele sonucu kazanıldı. Hem de rekor sayılan (30 bini aşkın)  bir taraftar topluluğu önünde… 
Kuruluştan bu yana 4.cü kuşak Es-Es taraftarları mutlu ayrıldı 2-1’lik sonuç sonrasında… 
Bu aşamada tüm kentin beklentisi, basamakları birer-birer atlayarak nihai hedefe ulaşmak. 
-Tebrikler genç Es-Es’lilere ve taraftara….