Köşemizi izleyen okurlarımız hatırlayacaklardır. Konularım genellikle Eskişehir kaynaklıdır. 
İliimiz insanını ilgilendiren sorunlar, onunla da kalmaz, yaşanan güzellikler, onların yaşattığı mutluluklar. Sorunlar genellikle halkın yaşamak zorunda kaldığı günlük olumsuzluklar oluyor. Örneğin, özellikle günün belli saatlerinde giderek gözlemlediğimiz trafik sıkışıklığı gibi. Gazetemiz çalışanları, yazar arkadaşların haber ve yazıları da konuyu irdeleyip dururlar. 
Ne ki merkezi yönetim ve yereldeki yöneticilerimizin konuya ilişkin vaatleri yıllar ötesinden bugüne “çözümsüzlüğü” anlatmaktan öteye geçmez. Artık inandım ki;
-Çeke çeke yaşamaya devam edeceğiz!.. 
Görüldüğü gibi, “Daldan dala konarak” sütunu doldurmak amaçlı yazının ilk bölümünde, yine bu önemli yerel soruna dalıvermişiz. 
Başkaları da var elbet!. Hem yerel, hem de merkezi yönetimleri ilgilendiren. Örneğin, özellikle bu yıl yaşadığımız kuraklık nedeniyle bir anda önümüze “çıkıveren” kullanma suyu meselesi… Nedeni de, Porsuk Barajına ilaveten “rezerv alan” olarak düşündüğümüz Sakarya Başındaki kaynağın, neredeyse kuruma noktasına gelmesi…

 İçte-dışta say say bitmez!..

Daldan dala konarak yazma ihtiyacının bir nedeni de ülkede yaşadığımız kaotik ortam. Bunların baş sorumlusu da AKP-MHP ortaklığının, “Tek adam” rejiminin de giderek artan sorunların üst üstü gelmesi!.. Bunların bir kısmı Ortadoğu’da, İsrail’in, Amerika’nın güçlü desteği ile başlattığı, bir yılı aşkın süredir devam eden Gazze saldırılarıdır örneğin… 
Devamı ise 900 kilometrenin üzerindeki sınıra sahip olduğumuz Suriye’nin parçalanması sürecinin başlatılması. Kuşkusuz ülkemiz insanını yakından ilgilendiren bir gelişmedir bu. 
Diğer yandansa Cumhur ittifakı partilerin “gündem değiştirmek” amaçlı yarattığı tartışma konuları. Bunlardan sadece bir tanesi;
-Harp Okulunu bitiren teğmenlerin yemin töreni sonrası düzenledikleri alternatif bir eylemde, Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganı eşliğinde kılıç çatmaları…
Şimdi bunun “hesabını sorma” niyetiyle açılan ihraç amaçlı soruşturmalar!.. 
Diğerlerini de sayarsak, skandalın da ötesinde “yenidoğan bebek cinayetlerini” gerçekleştiren bir çetenin süregelen duruşmaları vs…
-Say, say bitmez daha da onlarcası.. 

Bir de ‘özel üniversitemiz…’

Yazının bu noktasında, CHP genel Başkanı Özgür Özel’in bir canlı yayın konuşması dikkatimi çekiyor. 
Yer, Boğaziçi Üniversitesi’nin üç yıl önce Polis kelepçesiyle girişlere kapatılan ana kapısı!.. Konu,  Üniversitede öğretim görevlilerinin her hafta sırtlarını dönerek protestoda bulundukları “Kayyum Rektörler” atanması meselesi.. 
İşte Özgür Bey, bu protestoya destek amaçlı gelmiş Boğaziçi’ne… 
Bu olay bana yaklaşık üç ay önce bu sütunda ele aldığım bir yazımın başlığını hatırlattı;
-Eskişehir’e özel üniversite mi!.. 
O yazının nedeni Büyükşehir Başkanımız sayın Ayşe Ünlüce’nin Sakarya’daki bir haberin başlığı idi;
-Eskişehir’e bir özel üniversite yakışır!.. 
Arkadaşlarımız mı böyle bir soru mu yöneltmişlerdi kendisine, yoksa kendisi “bilvesile” aklında olan bir konuyu mu ifade etmek istemişti, bilemiyorum. 
Biraz eleştirel bir düşünce ile “Eskişehir’in özel üniversiteye ihtiyacı olmadığını” anlatmaya çalışmıştım. Aynı zamanda bunun “güçlü bir vakıf” eliyle gerçekleşebileceğini ifade ederek kendisinin bir yanıtı olacaksa beklediğimi belirtmiştim. 
Bir hafta kadar sonra Başkan Ünlüce ile Odunpazarı Başkanı Sayın Kazım Kurt’un bir etkinliğinde karşılaşmıştım. Kendimi tanıttıktan sonra (Zira hiç yüz yüze karşılaşmamıştık) ne düşündüğünü sormuştum. İlk tepkisi şu olmuştu;
-A o siz misiniz? Köşenizdeki fotoğrafa göre genç görünüyorsunuz!...
İkimiz de gülümsemiş, ayaküstü birkaç gönül alıcı cümle ile görüşünü tekrarlamıştı…

Randevu!.. 

Şimdi sayın Başkan Ünlüce’den hem bu konuyu, onun da ötesinde diğer konular hakkında düşüncelerini öğrenebilmek amaçlı “randevu” rica ettiğimi bu köşeden iletiyorum kendisine. Sevgi ve saygılarımla…