Yaşam dediğimiz şey; bir çift ayakkabı ile bir yatak!
Birindeki çıkar diğerine girersin!
Yataktan çıkıp ayakkabıya girersin.
Ya da ayakkabıdan çıkıp yatağa girersin.
Bizim ülkemizde yataktan çıkıp ayakkabıya girdim mi?
Girme! 
Çünkü yollar yürümekle aşınmaz ama ayakkabı sıkar. 
Önden sıkar, yandan sıkar, arkadan sıkar.
Öyle bir sıkar ki yürürken canın yanar.
Eve bir an önce dönsem dersin.
Dönme!
Bu sefer de yatak atar. 

Bilim insanları diyor ki..
Ne diyor?
Gülen insanın beynine oksijenin daha çok gidiyormuş.
Gülen insan mı? Nasıl bişey o!
Neşeli insanlar etraflarına olumlu enerji yayıyormuş.
Bizim etrafımızda neşeli insan yok!
Ama ah çeken emekli neşesiz insan çok..
Neşe bizim kızlarımıza verdiğimiz isimde kaldı.
Bizim enerjimiz  bile etrafımıza zarar veriyor.

Sen o bilim insanlarının sözlerine bakma.
Onların dedikleri refah içinde yaşayan eğitimli ülkelerde oluyor.
Bizim ülkemizde gülersen sana iyi gözle bakmazlar.
Sahi, senin kendine güldüğün an var mı?
Bu hayat pahalılığında nasıl güleyim kardeşim? 
Hele bu devirde gülen insana deli gözüyle bakılır.
Millet açlıkla mücadele ederken gülersen sopayı yersin.
Gülde beynine oksijen gitsin diyorsun.
Oksijen karın doyurmuyor. 
Ben sana gül derken ataların sözünü hatırlatmak istedim.
Anladıııım. “Bir kahkaha bir kilo pirzolaya eşittir” diyeceksin.
Bak işte; şimdi güldürdün beni!