“Güçsüz adalet....
Adaletsiz güçü yaratır.”
 
Hiç bir şey boşluğu kabul etmez. O boşluk mutlaka doldurulur.
İyi yönde olanlara sözümüz olamaz. 
Bizim sözümüz o boşlukları kötülerin doldurmasıdır.
Tek boşluk kabul etmeyen yapı adalettir.    
Adalette boşluk kabul edilemez.

Dünyada güçlü bir adalet sistemine sahip topluluklar başarıyı yakalamışlardır. Güçsüz bir adaletse o ülkenin insanlarını önce çaresiz sonra da yoksul bırakır. Yoksulluksa toplumu ahlaksızlığa iter. 
Ahlaksızlıksa ekonomiyi yerle bir eder. 
Ahlaksız insanların fırsatçılığı, insanların ümitlerini aşağı çekiyor.
Aldığınız ürün bir hafta sonra yüzde otuz zamlanıyor. 
Bu döngü devam ederek toplumu açlığa ve umutsuzluğa yönlendiriyor. 
Umutsuz kalmış bir insanın neler yapacağını tarih sayfalarında okuyabilirsiniz. 

Her ne olursa olsun, adalette süreklilik kaçınılmaz bir koşuldur.
İşte bu yüzden “geç kalmış adalet adalet değildir,” denir. 
Zor durumda kalmış kişilerin adalet araması da zor oluyor.
Onların şikayetleri dikkatli dinlenmiyor!
Derdini anlatacak bir merci bulması ise uzun zaman alıyor.
Haksız yere yargılanırken pek çok maddi ve manevi kayıplara uğruyor. 
Bu yüzden geç gelen adalet bu maddi zararlarını tazmin ediyor.
Manevi kayıplar ne olacak?