İnsan istedikten sonra her şeye tutunur.
Kimi aşka kimi umuda kimi de hayatın tamamına tutunur.
…
R. Samet Yılmaz, Düş uçurumu adlı kitabında, “Başlıksız Acı” adlı şiirinde
Şöyle diyor.
“Bazılarımız şiirlere tutunuyor,
Bazılarımız şarkılara…
Bazılarımız filmlere tutunuyor,
Bazılarımız kitaplara…
Sanırım artık insan, tutunamıyor insana.” diyerek devam ediyor.
…
Teknolojinin hızı, kitle iletişim araçlarının yaygınlığı, bilgiye erişim kolaylığı dünyayı küçültürken,
İnsanın insana uzaklaştığını, bireyselliğin artığını, her geçen gün yapılan araştırmaların bunu tasdik ettiğini görüyoruz.
…
Aynı evin içinde herkesin elinde bir telefon, tablet, televizyon veya bilgisayar başında bireysel takılırken, sanal alemin, sosyal medyanın cazibesiyle insan insana uzaklaştıkça uzaklaşmaya başladı.
Bu çağda vazgeçilmeyecek kadar gerekli olan teknoloji ve iletişim’e aşırı yüklenme ise sosyal hayatı ve değerleri zayıflattığı da gözden kaçırmamak lazım.
…
Lev Tolstoy diyor ya “Acı duya biliyorsan, canlısın. Başkasının acısını duyabiliyorsan, İnsansın.” diyerek yüz yıl öncesinden teşhisi koymuş.
Lakin bu gün dünyanın birçok yerinde devam eden savaşlarda, yokluk ve sefaletle geçen milyonlarca insanın hayatı etkilenmektedir.
Bu insanların çığlıklarını kaç kişi duyabiliyor onu bilmiyoruz ama çok kişinin hissetmediğini görebiliyoruz.
Barınma, beslenme, kendini ifade etme ve güvenli bir ortamda olmayan her insan, hayata tutunmak için pek bir şansı yoktur.
…
Sağlıklı, mutlu ve gelecek vadeden bir hayatın sırrı herkesin beklentisine göre değişir ancak değişmeyen tek şey insanın insana olan ihtiyacıdır.
…
Gerisi biraz laf birazda lafügüzaftır.