-Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamanın haftasındayız!.. 
Cumhuriyetin “var ettiği” kuşaklar olarak o asırlık yıldönümü kutlamaya hazırlanıyoruz. Her ne kadar;
-Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidar mensupları, ta geçen 29 Ekimlerden bu yana Cumhuriyet vatandaşlarının 100. Yıl coşkusunu törpülemeye çalışsa da… 
Her ne kadar; 
-Özellikle de Cumhuriyetin kendilerine kattığı değerleri genç kuşaklar üzerinde yok etme çabası gösterse de… 
“Cumhuriyet “En Büyük Eserimdir.” diyen Atatürk unutulmayacak ve en büyük eseri yaşamaya devam edecektir.
*** 
Kuşkusuz ben de bu son hafta içinde, “Cumhuriyetin var ettiği” bireylerden biri olarak bir şeyler karalayacaktım. “Ne yapmalı, neler yazmalıyım” düşüncesi içindeyken gözüm Kütüphanemdeki bir kitaba ilişti. Sırtındaki ve kapağındaki yazıyla o kitabın adı;
“Cumhuriyet’e Yaşıt bir Hayat. 80 YIL!..” 
 Defalarca okuduğum, bazı bölümlerin altını çizdiğim kitabın yazarını biliyordum:
-Prof. Dr. Orhan OĞUZ… 

İki yıl 10 gün daha yaşasaydın…

Sevgili Orhan Hoca’mız kitabına “Ben Eskişehir’de doğdum. Yıl 1924 olmakla beraber, nüfus kağıdımdaki 8 şubat tarihi gerçek doğum günüm değildir.” cümleleri ile başlıyor ve gerçek doğum gününü nasıl bulduğunu anlatıyor. 
“Annem Aliye Oğuz’un ifadesine göre Şaban ayının 10 günü doğmuşum. Demek oluyor ki, eski takvime göre tam doğum tarihim 10 Şaban 1340. Onu da araştırdım, 18 Mart 1924 çıktı. Bir bahar günü doğmuş olmak duygusu bana daime sevinç ve heyecan vermiştir.”  
Ya sevgili Orhan Oğuz Hocamızın vefatının tarihi? Onu da notlarımı karıştırırken görmüştüm;
-19 Ekim 2021!.. 
  Ölüm yıldönümünde bir anma yazısı yazmak yerine tarihlerdeki yakınlık dikkatimi çekti.
-İki yıl 10 gün daha yaşasaydın, kitabının başlığında unutmadığın Cumhuriyetimizin 100 Yılına birlikte ulaşmış olacaktık sevgili Hocam.
Kim bilir, doğum tarihinden duyduğun “heyecan ve Sevinç” gibi ölümünden de “mutluluk” duyacaktın!
Cumhuriyetin ilk kuşaklarından biri olmaktan daha büyük, daha başka hangi his duyulabilirdi ki?.. 

‘Saçımdan tırnağıma kadar ürperdim…’

Hocamız, Cumhuriyetin 10 yıl kutlamalarında 9-10 yaşlarında olmalı. Anılarında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ile duygu ve düşüncelerini de, günümüz kuşaklarına kimi eleştireler getirerek şöyle anlatıyor; 
“Cumhuriyet Bayramları ise bir başka türlü olurdu. Ben Cumhuriyetin kuruluşundan beş ay sonra doğmuşum. Adeta Cumhuriyetle birlikte doğanlardanım. Bu neslin heyecan ve mutluluğu, sanmam ki sonraki nesillerde bulunsun. Çocukluk ve ilk gençlik çağımıza Cumhuriyet şekil vermişti. Atatürk’ün devleti yeniden tesis ederken yaptığı çalışmalara, o yaşın aklı ve gözleriyle bizler de şahit olduk. Kendimizi sadece Cumhuriyetin değil, bizzat Atatürk’ün öğrencileri gibi hissediyorduk. Bunda öğretmenlerimizin büyük payı vardı. Cumhuriyet’in o ilk yıllarındaki coşkunluk, hatta Milli Mücadele’nin mistik ruhu ve heyecanı aynen öğretmenlerimize de sirayet etmişti. Onlardan da bize geçiyordu. 
Ben 1933’de Cumhuriyet’in  10. Yıl hazırlıklarını çok iyi hatırlıyorum. Eskişehir’in bütün ilkokullarını ve ortaokullarını (o zamanlar lise yoktu) İstasyondaki Devlet Demiryolları’nın bahçesinde toplarlardı. Orada İstiklal Marşı’nı, Onuncu Yıl Marşımızı hep birlikte söylerdik. Her provada, onları her okuyuşumuzda o kadar heyecanlanırdık, o kadar içten söylerdik ki, bugünde o marşlarımızı ne zaman söylesem ve dinlesem, tıpkı o zamanlardaki gibi saçımdan tırnağıma kadar ürperdiğimi, kafamın derisinin gerildiğini hissederim.”   
*** 
Senin ve senden sonraki gerçek Atatürkçü kuşakların Cumhuriyet’in 100. Yılı kutlu olsun Orhan Oğuz Hocam… 
------------------------------------- 

vvvvv

bbb

aaa-17