“Kent ve Bellek” serisinin son konuğu, 53 yıl öncesinden, kendisi ile yaptığım bir “mülakat” nedeniyle;
-Merhum Cumhurbaşkanı ve Başbakanlarımızdan Süleyman DEMİREL oldu.
Okumuşsunuzdur umarım. Orada sayın Demirel’in Eskişehir’le ilgili değerlendirmeleri nedeniyle Kent Belleğinde yer aldı. Ancak tam sayfa verdiğimiz bu haber-söyleşi, orada bitmedi. Bugün de köşemde devam edip, noktalamak gerekti. Başlıkta özetlediğim konuları irdeleyerek bitirelim.
1970’in son ayında Sakarya’da yer alan haberim şu paragrafla son buluyordu;
“Başbakan Demirel’in SAKARYA’ya yaptığı açıklama ‘Türkiye’nin endüstrileşme hamleleri hızla devam edecek ve Eskişehir de bu gelişmede önemli bir yer alacaktır.’ sözleriyle son bulmaktadır.”
Anılan haberde de Süleyman Bey birkaç kez “Eskişehir’in endüstrileşme ve kültürel gelişimine” sıkça vurgu yapmış, özel sohbetlerinde de bunu şöyle değerlendirmişti;
-Eskişehir diğer şehirlerimize nazaran 20 yıl ilerdedir!..
Bu şehrin kıdemli gazetecisi olarak bana ve hemşehrilerime gurur veren bir saptamadır bu. Bir de şu nasihat;
-Eskişehir’e sahip çıkın!..
Duymuşluğum vardı ikisini de. Bir de Demirel’in yakın çevresinde bulunmuş sevgili Orhan Kesikoğlu’na doğrulatmak istedim;
“Evet Hüsnü abi, bunları sadece partisindeki siyasetçilere değil, Şehrimizin atanmış ve seçilmiş bürokratlarına da söylediğini ben de bizzat duymuşumdur.”
Demirel’in ünlenen isim hafızası.
Süleyman Beyle yaptığım o söyleşi/haber Aralık ayında idi. Kendisi Ocak’ta tekrar Eskişehir’e geleceğini belirterek başlamıştı sözlerine. Ancak bu ziyaret gerçekleşmeyecekti. Zira 4 ay sonra ordunun “12 Mart Darbesi” gelecek, Meclis kapatılmayacak ama tüm siyasi parti liderleri “boşa çıkarılacaktır”
Bundan bir 4-5 ay sonra (Haziran olabilir) Adalet Partililerden bir haber;
“-Sayın Demirel Tuzla’daki yazlığına gitmek üzere trenle şehrimizden geçecek, biz kendisini garda karşılayıp uğurlayacağız.”
Kuşkusuz gara gittim. Epey kalabalık partili bir grup var. Demirel, trenin camına yaslanmış ünlü şapkasını sallayarak onları selamlıyor, kimilerinin elini sıkıyor. Fotoğraf çekmeye çalışırken, bir ara flaşı açarak bir-iki kare daha çektim. Bu dikkatini çekmiş olmalı. Gözleriyle beni arayıp bularak seslendi:
-Gel hele Hüsnü bey gardaşım!..
Yaklaştım, elini uzatıp, hatırımı sorduktan sonra “Çok güzel bir haber yapmışsın, teşekkür ederim.” Dedi. Ne yanıt verdim hatırlamıyorum da, ülkemin ünlü siyasetçisi bana ismimle hitap edip, teşekkür ediyordu!
‘Göremiyorum, Hüseyin ağa nerede?’
Bu kez yıl 1977 sonları. Seçim çalışmaları kapsamında yurdu geziyor. Hürriyet Haber Ajansı bürosundayım. İstanbul’dan bir talimat;
-Demirel ‘in Kütahya mitingini izleyip, telefoto ile resim geçecek, Uşak il sınırına kadar da takip edeceksin!..
Eskişehir geçişinde, bilinen noktada (Yanık Kahve diye bilinen yerde) yine partililer var. Telefoto ile seçim otobüsünün arka kapısından binip, meslektaşların bulunduğu bir yerlere oturdum. Eskişehir çıkışında baktım Süleyman Bize doğru geliyor;
-Uzun zamandır görüşemedik, hoş geldin Hüsnü Bey.
Yine şaşkınım. Aradan 6 yıl geçmiş, ismimiz unutulmamış!..
Neyse Kütahya mitinginden bir-iki satır haberle birlikte postaneden 3 fotoğraf geçtim. Benimle birlikte, Ankara’dan gelen arkadaşlarla birlikte bize tahsis ettikleri otomobille Demirel’in konvoyunu izlemeye devam ettik ve Altıntaş ilçesinde yetiştik. Orada durdurulmuşlar, sohbet ediyor. Demirel bir ara sordu:
-Hüseyin Ağa’yı göremiyorum, nerede?..
Biraz rahatsız olduğunu, evinde yatmakta olduğu cevabını alınca da “Kalkın gidek” demesiyle ziyaret gerçekleşti. Evden çıkarken merak edip birine sormuştum;
- Kimdir Bu Hüseyin Ağa?
Öğrendim ki, Demirel’in AP Genel Başkanı seçildiği kongrede Kütahya delegelerinden birisi. 15 yıl sonra adıyla, sanıyla hatırlanan bir kişilik!..
Terlikçi Vasfi’ye vefa…
Terlikçi Vasfi!.. Eskişehirlilerin çoğu ismini duymuştur. Çoğu kişi hatta Adalet Partililer o sıfatla tanırlar kendisini. Yani soyadını (Erdoğan) bilmezler Kısaca;
-Başbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in has dostlarından biridir.
O kadar ki, Demirel’in çözeceği bir işi olanlar, özellikle onun imzasıyla atanacak üst düzey bürokratlar genellikle Terlikçi Vasfi’yi bulurlar. Olabilecekleri kabul eder, diğerlerini açıktan “olmaz senin iş” deyip başından savardı. Duymuştum, rahmetli Başkanlardan Selami Vardar, altyapı için gerekli finansal destek için Demirel’e giderken yanında Vasfi Bey’i de götürmüştür. O da daha ilk takdim sözü olarak “Bu Halk Partilidir ama iyi adamdır” diyerek Demirel’i güldürmüştür!
***
Terlikçi Vasfi hastadır ve Mavi Hastanede yatmaktadır. O sıralarda Demirel Cumhurbaşkanıdır ve özel sektöre ait bir fabrika açılışı için gelmiştir. Sonrasını olayın tanıklarında Orhan Kesikoğlu anlatsın:
“Sayın Demirel göremeyince Vasfi Abiyi sordu. Hasta ve hastanede yattığı söylendi. Sonraki programları ertelendi, hastaneye gidildi. Bu kez, Eskişehir’e her gelişinde Vasfi Bey tarafından bir buket çiçekle karşılanan Demirel’in elinde çiçek vardı. Vasfi Abi duygulanmıştı. Yatağından doğruldu. Elini uzattı. Demirel o eli avcunun içine aldı, ziyaret boyunca da bırakmadı. Çıkarken doktorlarına ‘Vasfi’ye iyi bakın’ diyerek ayrılmıştı hastaneden. İkisine da Allahtan rahmet diliyorum. “
Biliyorum, hüzünlü oldu bu son satırlar ama, Hem Terlikçi Vasfi’yi hem de Süleyman Beyi “vefalı” yönüyle de anmak istedim…