Tarih, kâinatın vicdanıdır diyor Ömer Hayyam. 
Bilim insanları arasında kabul gören ortak görüş, anatomik olarak modern insanların, yaklaşık 200 bin yıl önce Afrika'da, Etiyopya'da ortaya çıkmaya başladığı ve çok sonrasında dünyaya yayıldığı yönündedir.
Yerleşik hayata geçiş; Akdeniz çevresi ve Mezopotamya da başlayıp, somut verilerle ve Göbekli tepedeki buluntularla, yaklaşık 15 bin yıl öncesine dayanır.

Sürekli bir arayış ve gelişim gösteren insanlık tarihi, bugünkü modern topluma ulaşması. Göçler, savaşlar, tabi afetler ve hastalıklar nedeniyle sancılı ve zor olmuştur.
Ama insan; binlerce yıl boyunca her şeye rağmen doğayla iç içe ve barışık yaşamıştır.

Sanayi devrimiyle birlikte fosil yakıtlar, maden ve doğaya hükmetme hırsı, görülmemiş bir çevre tahribatını başlatır. 
Bu yüzyılda ise doğayı yok etmek için her devlet kendi çapında, toprağı, suyu ve havayı zehirleme konusunda bir yarış halindedir. 
Artık tahribat o kadar büyük tür ki ay’da bakıldığında insanoğlunun son 70 yılda yaptığı, 100 bin yılın tahribatından daha ağır görünüyor.
Neyse ki yaşamın zenginliği ve devamlılığı için yok etme dürtüsünün yanında yaşatma, sahip çıkma ve geleceğe bir eser bırakma içgüdüsü var.  

Bir önceki yazıda, Anadolu’nun kadim medeniyeti Friglerden bahsetmiştik. Devamı niteliğinde de birkaç noktaya dokunmak faydalı olacağına inanıyorum.
Öncelikle birçok medeniyetin kurulduğu bu topraklarda, günümüze kalan kültürel varlıkların korunması ve dünya ya tanıtılması noktasında sınıfta kaldık.
Zamana ve iklim şartlarının etkisiyle, taşınmaz varlıkların restorasyonunu yapmak bir yana, turizm ve ekonomik açıdan da istenilen seviyenin bir hayli uzağındayız.

Duyan duymuştur ama duymayanlar yetkililer için ‘’diğer kulağına fısılda’’ diyorum. Birkaç öneri benden gerisi sizden…
Herkesin birçok hayali var ama benim hayalim Frigya için doğayla iç içe taş ve ahşap kullanılarak yöreye uygun evlerin, otellerin yapılması.
Milyonlarca yerli ve yabancı turiste hizmet verecek dinlenme tesisleri, restoranlar, kültürel etkinlikler, sanatsal faaliyetler, rotalarına uyumlu keşif ve gezi noktalarının yeniden tasalanması.
Yetişmiş genç turizm mezunu öğrencilerin özellikle istihdam edilmesiyle hizmet kalitesinin yükseltilmesi.
Yeme içme ve konaklamada dünya standartlarına uygun, bilgi ve tecrübenin hakim olduğu yeni bir sistemin tasarlanması ve uygulanması.
Ulaşımın, bilgi sahibi rehberlerle sürekli ve konforlu olması.
Yakın köy ve kasabalarda yaşayan her yaşta insanın turizm açısından eğitilmesi. Sahip oldukları değerlerin turizmden ekonomiye, sosyal ve kültürel hayata etkisinin bilincinin aşılanması gibi aklınıza gelecek birçok öneri dahil… 
Yönetenlerin ve ilgililerin diğer kulağına bir kez daha fısıldayarak hatırlatalım.

Hani kâinatın vicdanı, tarih diyor ya şair… 
Binlerce yıldır sevgiyle bakarak, saygıyla koruyarak Frigya’yı, Midas’ı, Yazılıkaya’yı ve ülkenin her köşesinde binlerce eseri bu günlere taşıyan, bizden önceki uygarlıklara insanlık borcunu ödeyen medeniyetlere borçluyuz.
Geçmişle gelecek arasında köprü görevi gören bizler…
Bu değerleri koruyarak, gelecek nesillere aktarmak her şeyden önce bizim asli ve  insan olmanın en temel görevi olmalı diye düşünüyorum.