Daha önce de bir-iki kez dile getirmeye çalıştık.
Belediyelerin hizmet alanı, sınırlarının tamamıdır…
Belediyeler, sınırları içinde yaşayan insanlara, doğumundan ölümüne kadar her türlü hizmeti vermek zorundadır.
***
Belediyelerin, bunca verdikleri hizmetler arasında, şehrin hafızasını da canlı tutmak zorundadır…
Her ne kadar Büyükşehir Belediyesinin bana göre son derece kıymetli olan Kent Belleği Müzesi ile bu yapılmaya çalışılıyor olsa da, yeterli değildir…
***
O yüzden:
Şehirde yaşayan ve geçmişi bilen insanların, geçmişe yönelik hatıralarının canlanması ve hafızanın yeniden yerine gelebilmesi için belediyelere düşen işler vardır…
Belediyeler her ne kadar mecbur olmasalar da, örneğin; şehirde bulunan ve ismi ile müstesna yerleri, ismine uygun hale getirmek durumundadır.
Mesela:
Vişnelik Mahalle’sinde, mahalle sınırları içinde bulabildiği her bir metrekare alanı Vişne ağaçları ile donatmalıdır.
Ya da…
Bademlik, eskiyi anımsatacak şekilde badem ağaçları ile doldurulmalıdır.
Hatta…
Akarbaşı’na Akan bir dere koymalı, bağlar caddesi üzerinde her iş yerinin önüne bir üzüm bağı dikmelidir…
Dahası...
Elmalı mevkinde gözün alabildiği her yer Elma ağaçları olmalıdır örneğin…
Söğütönü, söğüt ağaçlarından geçilmemelidir.
Kanlıkavak’da kavak ağacı kalmaması sıkıntıdır aslında.
Değirmen sokak üzerinde temsili bir değirmen olmayışı ise büyük bir eksikliktir.
***
Hatta hatta...
Uluönder, Fevzi Çakmak, Osmangazi, Orhangazi gibi mahalleler ile İsmet İnönü, Şair Fuzuli, Kızılcıklı caddelerinin girişi ya da tam da orta yerlerine, bu isimlerin birer heykelleri ya da duvar kabartmalarının bugüne kadar konulmaması da eksikliktir.
***
Sonuç olarak…
Bu önerimizin yaşama geçirilmesi öyle atla deve de değildir…
Yapılırsa, hatıraya sahip çıkılmış, anılar canlandırılmış ve isimler ile mevcut, birbiriyle bağdaşır hale gelmiş olur…
Yapılmazsa…
Bu durum “şehrin bir eksiği” olarak kalır…
Nitekim…
Adaları gezen ve “Buranın neresi ada?”, ya da Akarbaşı'nı gezen birinin “Ben burada akan bir şey göremiyorum?” diye soran bir ziyaretçiye bunun nedenini uzun uzun anlatmak zorunda kalırsınız...
***
NOT-Şimdi belki şöyle düşüneceksiniz: “Yahu şehrin halledilmesi gereken bir sürü sorunu var. Şimdi sen de buna mı takıldın, buna sıra gelinceye kadar yapılacak çok iş var?”
Efendim; biz bu” kent hafızası canlandırılsın” derken “Bu öne geçsin, diğer işler öyle kalsın, öncelik bu işe verilsin” falan demiyoruz. “Diğer eksiklikler de tamamlansın, bu işe de bakılsın” diyoruz.
BARİ YOLUN MALZEME SERİLEN KISMINI YAPTIRIN DA...
Yıllardır her seçim yapılacağının sözü verilen Sarıcakaya yolu var ya...
Hani şu çalışmaların başlatıldığı ve her yıl “En kısa sürede tamamlayacağız” denilen, bir türlü tamamlanmayan ve tamamlanmadığı için de sürekli kazaların meydana geldiği yol.
***
2025 yılı yatırım programında projenin bitmesi için gereken paranın onda biri oranında ödenek ayrılan ve yine yatırım programında bitiş tarihi olarak 2028 yılının belirtildiği yoldan bahsediyoruz.
***
Muttalip ayrımından araç muayene istasyonuna kadar, yolun üzerine sadece malzemenin döküldüğü ve döküldüğü günden beri de o haliyle durup duran yolu söylüyoruz.
***
Ve iktidar partisinin Eskişehir'deki aktörlerine diyoruz ki:
Hiç olmazsa bu malzeme dökülen kısmı bari yaptırın da, söz konusu yolu yaptıramamış olmanızın delili ve mahcubiyetini bari ortadan kaldırın!
BU İSTEKLERİ ZAMAN ZAMAN DİLE GETİRİYORUZ AMA...
Okurların uzunca bir süredir Eskişehir’de yapılmasını istedikleri şeyler var…
Örneğin:
Eskişehir il merkezinde tanıtım mekanı olmayan Yunus Emre'nin ,
anlatılması(tanıtılması)
***
Mesela…
Eskişehir turizmine katkı verecek olan bir Yunus Emre Panorama Müzesi kurulması…
Hatta…
Çanakkale Tevfikiye'de ki Troya köyü örneğinde olduğu gibi, Seyitgazi Çukurca'da Frigya Köyü oluşturulması
Ve
Yıllardır bekleyen Kızılinler Projesinin hayata geçirilmesi…
***
Biz de bu istekleri sık sık köşemizde duyuruyoruz.
Bugüne kadar bu isteklerin yapılıp yapılmayacağına dair herhangi bir yetkiliden herhangi bir açıklama duymadık.
Ama yine de, isteklerin peşini bırakmama adına sık sık tekrarlıyoruz.
O yüzden, “Yukarıda saydıklarımız gündeme getirilecek mi acaba?” diye bir kez daha tekrarlayalım.