Bizim mazimizde tek eğlencemiz sinema salonlarında yerli ve yabancı filmleri izlemekti. Biraz büyüdük kız arkadaşlarımızla buluşma yerimiz sinema salonları oldu. Aşklarımız da elele tutuşmanın ötesine geçmedi. O sıcacık sevgi dolu eli tutmak için de üç ay uğraş verdik. Okul arkadaşlıklarımızsa kardeşten ileriydi. Teknoloji ile tanışmadan önce ne güzel dostluklarımız, arkadaşlıklarımız vardı. Hep birbirimizin yüzüne bakarak konuşurduk. Cep telefonu bu sıcak ilişkimizi yoketti. Şimdiki nesilin bilmediği kan kardeşliklerle geçti yaşamımız. Kan kardeşin öz kardeşten bi farkı yoktu.

Bizim mazimizde elektrik paramızı evimize gelen memur, saatimizi okur ve bizden kullandığımız elektrik kadar para alırdı. Paramız o ayın elektrik parasına yetmezse kullandığımız elektriği biraz geriden okur öyle yazardı. Gelecek ay o geriden gelen yeni elektrikten ödenirdi. Şimdiki gibi elektrik sayaç okuma bedeli almazlardı. Doğal gaz nedir bilmezdik, annelerimiz gaz ocağında yemeğimizi yapardı. Bazen gaz ocağı tıkanırdı. O ince telli tutacakla ocağın gaz çıkan deliğine ucundaki iğneyle birkaç kere sokup çıkararak yeniden yanması sağlanırdı. Kışın sobalar kurulur, çer- çöp denilen ne varsa o sobada yakılarak hem ısınma hem de temizlik olurdu. Her şey yanan sobanın üstünde olurdu. Yemek sobanın üstünde yapılır, sıcak su sobanın üstünde olan güğümden sağlanırdı. Sobadan çok birbirimize olan sevgimizdi bizi ısıtan. 

Sokağımızda fakir olan insanlara gizlice yardım yapılırdı. Herkes birbirinin sorununa çare bulmak için olanaklarını zorlardı. Paraya ihtiyacı olan komşusuna ihtiyacı olan para senetsiz verilir ‘olduğunda ödersin’ derlerdi. Her evde ailenin yaşlı insanları baş köşede oturtulurdu. O devirlerde de ‘Bakım evleri’ vardı ama kimse anasını babasını oralara götürüp bırakmazdı. Anamız olmadığı zamanlarda ablalarımız anamız, babamız olmadığı zamanlarda ağabeylerimiz babamız olurdu. Bu yaşamın temelini saygıya ve sevgiye dayandırmazsanız, yaşam yaşanılır olmaz.