Son günlerde haberlere baktığımızda neler görüyoruz?
Tüm tarafları belli olan ancak yargı eliyle üzeri örtülmeye çalışılan bir siyasi cinayet ve üst düzey emniyet mensuplarıyla da bağlantılı olduğu iddia edilen suç örgütü en çok konuşulan konular. 
Bu bağlamda son dönemde kamu kurumlarında yaşanan olumsuzluklara dikkat çekmekte yarar var.
İçişleri Bakanlığı yaptığı operasyonlarla her sabah yeni bir suç örgütünün çökertildiğini açıklıyor.
Türkiye neredeyse suçlular cenneti olmuş hatta ‘yabancı suç örgütlerinin’ ülkemizdeki hesaplaşma haberlerine bile rastlıyoruz.
Emniyet mensuplarının da içinde olduğu iddia edilen çok sayıda başka olay var.

Ülkemizin göz bebeği olan Ordumuzda da sorunların olduğu görülüyor. 
Ordu içindeki tarikat yapılanması ve Atatürk’e karşı tavırlara tanık olmuştuk bu kez bir generalin makam aracıyla ‘insan kaçakçılığı’ yapıldığı ortaya çıktı.
Operasyon için Suriye’de bulunan bir tuğgeneralin makam aracıyla Suriye’den Türkiye’ye para karşılığında insan taşınmış.
Münferit bir olay olsa gündeme alınmazdı belki ama benzer başka olayların da olduğu TSK kaynakları tarafından doğrulandı.

Diğer yandan demokrasilerin temel dayanaklarından olan ‘Yasama ve Yürütme’ erkinin tek elde toplanması kamu yönetiminde sorunlara neden oluyor.
Yetkilerin genişliği tartışması yaşanırken yeni bir yönetmelikle Cumhurbaşkanına “Seferberlik ve Savaş İlanı kararı” alma yetkisi verildi.
Yasama ve Yürütmenin yanında diğer önemli bir unsur olan ‘Yargı’ kararlarının siyasallaşması ise kamu vicdanını yaralayan sorunlar oluşturmaya devam ediyor.
İktidar kanadı ‘yargı kararlarından büyük bir memnuniyet duyduğu’ için siyasallaşan yargı kararlarından örnek vermeye gerek bile yok. 

Eğitim sistemine gelince gerçekten de hiç tutulacak bir tarafı yok.
Tarikatlar, dinci yapılar Mili Eğitim Bakanlığının paydaşı olmuş durumda.
Her gün başka bir skandal görüntü karşımıza geliyor.
Kabe maketiyle şeytan taşlama, tabut başında ağıt yakmadan sonra bu kez yere yatırılan öğrencilerin üzerine kefen örtüldü.
Okullarda ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersliği’ açılıyor.
Atanmayan milyonlarca öğretmenin umutları söndü.
Seçim öncesi Cumhurbaşkanı tarafından söz verildiği halde tam tersine ‘mülakatla atama yapılacağının’ açıklanması ‘kamudaki politik tavrın’ yeni bir örneği olarak karşımızda duruyor.
Sağlık sistemin de hali ortada, parası olmayanın sağlık hizmeti alamadığı günleri yaşıyoruz.
Aylar sonrasına verilen randevular, malzeme eksikliği nedeniyle yapılamayan ameliyatlar, bulunamayan ilaçlar kamusal hizmet olması gereken sağlık uygulamalarında çok büyük sorunlar oluşturuyor.
Yoksullaşan halkın özelleştirilen sağlık hizmetine ulaşması ise artık zaten mümkün değil.

Kamu kurumlarına güvenin kalmadığı çok sayıda örnek var.
TÜİK en tartışmalı kurumlardan biri olmaya devam ediyor.
Açıkladığı ve hayatın akışına uymayan rakamlar emekli ve ücretlilerin maaş artışını belirlemede baz alındığı için büyük bir ‘güven bunalımı’ yaşanmasına neden oluyor.
Diğer yandan tüm bu olumsuzluklarla birlikte ‘medyanın’ hali de hiç iç açıcı değil.
Halkın haber ama özgürlüğünün güvencesi olması gereken medya yandaş hale geldiği için toplumun önemli bir bölümü ‘gerçek habere’ ulaşamıyor.
Kamusal hizmet olarak doğru ve objektif habercilik yapması gereken TRT pek çok örneğinde olduğu gibi “İddiaların Aksine” programıyla iktidarın yayın organı olarak yanlı haber yapmaya devam ediyor.

Gelinen noktada kamusal hizmetlerde kalite büyük bir hızla gerilemeye devam ederken ‘karmaşık ve karanlık ilişkiler’ nedeniyle kurumların saygınlıklarının zarar görmesi de çok büyük bir sorun oluşturuyor.