25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde” meydanları dolduran kadınlar bir gece yarısı kararıyla iptal edilen İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden getirilmesini ve 6284 Sayılı Yasanın uygulanmasını talep ettiler.
Anımsatalım İstanbul Sözleşmesi, şiddet uygulanmadan önce kamu yönetimi tarafından alınması gereken önlemleri taahhüt altına alması bakımından bağlayıcı.
6284 Sayılı Yasa ise şiddete uğrayan kadının haklarını aramak için ilgili birimlere başvurması ve devamında hukuki sürecin güvencesi olması nedeniyle yaşamsal önemde.
Bahsettiğim konularla ilgili olarak Eskişehir Barosu ve Büyükşehir Kent Konseyi tarafından düzenlenen panelde yaşamının çok büyük bir bölümünü kadına yönelik şiddetle mücadeleye adayan Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü önemli bilgiler verdi.
Kadına yönelik şiddetin toplumsal şiddet olaylarının artışı ile doğrudan bağlantılı olduğunun rakamsal sonuçlarla da doğrulandığını söyledi.
Farklı şiddet vakalarıyla karşılaştıklarını kurdukları “Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattına” yapılan başvurulara en kısa sürede yanıt vermeye çalıştıklarını ifade etti.
Hukuki destek konusunda ise Barolarla birlikte çalıştıklarını öğrendik.
Sığınma evlerindeki kadınların istihdamı için özel sektörle iş birliği içinde olduklarını, Belediyelerle yapılan protokollerle de şiddet konusunda eğitimler verdiklerini anlattı.  

Diğer yandan şiddetin yıllar içinde sadece fiziksel şiddet olmadığı farklı şiddet türlerinin de ortaya çıktığı konusu artık kabul görmüş durumda.
Örneğin ‘Psikolojik şiddet’ ya da ‘Dijital şiddet’ üzerinde durulması gereken önemli sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.
Özellikle genç yaş gruplarını hedef alan ‘dijital şiddet’ sosyal medya platformları ya da mesajlar yoluyla kişilerin yaşamını alt üst eden baskı unsuru haline geliyor.
Dijital şiddet; sosyal medya, web sitesi, bloglar, mesajlaşma, çevrim içi forumlar, dijital oyunların sohbet odaları, çevrim içi gazetelerin yorum kısımları gibi farklı platformlarda gerçekleşebiliyor.
Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de her beş kişiden biri dijital şiddete uğruyor.
15-17 yaş arası her beş gençten biri, 18-32 yaş arası her üç gençten biri dijital şiddetin mağduru. 
Kişiler en çok tanımadıkları kişiler ve troller tarafından dijital şiddete uğruyor.
Genel olarak kadınlar cinsiyetlerinden ve fiziksel görünümlerinden dolayı erkekler de siyasal görüşlerinden dolayı daha fazla şiddete uğradığını söylüyor.
Kadınlar yazılı, sesli ya da görüntülü taciz mesajları alıyor ya da ‘ısrarlı takibe’ uğruyor.
Ele geçirilen bilgiler aracılığıyla ilk başta aileye bilgi verileceği daha sonra da özel bilgilerin dijital ortamda yaygınlaştırılacağı tehdidiyle ‘ısrarlı takipler’ devam ediyor.
Dijital şiddet kadınlarda güvenlik kaygısı yaratmanın ötesinde sosyal yaşama katılım, eğitim ve istihdama erişimi de olumsuz etkileyebiliyor.
Ayrıca kadınların yaşadıkları olumsuzluklar sonucu intihara yönelmesi de başka bir sorun olarak yapılan araştırmalarda gözlemleniyor. 

Dijital şiddete maruz kalanların en çok rahatsız edildiği platform instagram onu facebook, Whatsapp ve X platformu (Twitter) izliyor.
Dijital şiddetle başa çıkmak için en sık başvurulan yöntemler ise bloklamak/engellemek oluyor.
Şikayet etme ve hukuki yollara başvurma oranı ise daha alt sıralarda yer alıyor.
Teknolojik gelişmenin doğal sonucu olarak ortaya çıkan dijital şiddet sorunu, iktidarın, dijital platformların, STK’ların, sosyal medya kullanıcılarının birlikte mücadelesiyle çözülebilir.
Dijital şiddeti önleyici yöntemlerin uygulanması, gerekli yasal tanımlamaların ve cezaların getirilmesi de elbette ki bir o kadar önemli.

“Toplumsal Şiddetin” her türünün önlenmesi 
Şiddet mağdurlarının “haklarını araması”
Şiddet uygulayan faillerin “cezasızlık zırhından” kurtarılması için 
“Politik bir zihniyet değişikliğine” ihtiyaç olduğu çok açık bir şekilde ortada.

 
NOT: Dün 5 Aralık 1934 tarihinde “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkını” veren yasanın kabulünün 90. Yıldönümünü gururla kutladık. Bu vesileyle büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e birçok dünya ulusundan yıllar önce kadınlarımıza açtığı ‘aydınlık yol’ için minnet duygularımızı sunuyoruz.