2024-25 Eğitim öğretim döneminin başlamasıyla birlikte okullarda temizlik sorunu çok ciddi boyutlara ulaştı.
Eğitim sisteminin üzerinde durulması gereken derinlikli problemleri bir yanda hijyen sorunu ‘çok acil’ bir konu olarak öne çıktı.
Eğer çok kısa sürede önlem alınmazsa okullardaki ‘temizlik sorunu’ kitlesel bir sağlık sorununa dönüşebilir.
Çocuklarda bağırsak enfeksiyonu vakalarının artmaya başladığı görülüyor.
İkili eğitim nedeniyle her gün 1000 öğrencinin hareket halinde olduğu bir okulda tek bir temizlik görevlisi ne yapabilir anlamak mümkün değil.
Bakanlık tarafından okullara 30 bin temizlik görevlisi atanacağı bilgisi verildi ama Türkiye’deki okul sayısı dikkate alındığında bu çözümün de yeterli olmayacağı çok açık.
Durum içler acısı.
Personel ve maddi olanaksızlık bahanesiyle okullarda temizlik yapılmadığı için koridorlar hatta dersliklere bile kötü koku yayılmış vaziyette.
Tuvaletlere girmek ise neredeyse olanaksız hale gelmiş durumda.
Çocuklarımız kirli ortamlarda ders yapmaya çalışıyor.
Önceki yıllarda Okul Aile Birlikleri tarafından sağlanan temizlik hizmeti artan maliyetler nedeniyle artık karşılanamaz hale geldi.
Bazı okullarda dönüşümlü olarak velilerin okulu ve sınıfları temizlenmesi isteniyor.
Bakanlık tarafından sorun geçiştirilmeye çalışılsa da okullar pislikten geçilmiyor.
…
Diğer yandan öğrencilerin hijyen sorunu kadar önemli olan ‘açlık sorunu’ da en can yakıcı haliyle karşımızda duruyor.
Okullara ‘açlıktan bayılan öğrenciler’ için ‘ambulanslar’ geliyor.
Yanlış duymadınız.
Çocuklar açlıktan bayılıyor.
Karnı aç çocuk ‘dersi nasıl dinleyecek’ üzülmemek elde değil.
Aileler, çocukların yanına öğlen yemeği veremiyor.
Yoksul bir ailenin çocuğunun kantinden 45 TL’ye tost alması mümkün değil.
Kantinde bisküvi, kraker gibi ürünler de çok pahalı.
İçme suyu konusu da ayrı bir sorun.
Çocuğun evden getirdiği mataradaki suyu bitirdiğinde kantinden 15 TL vererek su alacak gücü yok.
Mataraların ne kadar sağlıklı olduğu da ayrı bir tartışma konusu.
21. yüzyıl Türkiye’sinde binlerce öğrencinin temel bir hak olan ‘sağlıklı beslenme’ ve ‘kaliteli içme suyuna erişim’ olanağı ne yazık ki yok.
Okullardaki ‘çeşme suyunun içilebilir olması’ konusu da araştırılmaya muhtaç durumda.
…
Aileler çözümü devletten bekliyor.
Okullardaki idareciler ve öğretmenler çocukların zorlukları karşısında günlük çözüm bulma derdinde.
Oysaki ülkemizin geleceğini ilgilendiren çok önemli sorunlarla karşı karşıyayız.
Yapılan araştırmalar yeterli beslenemediği için ‘fiziki ve beyin kapasitesi gerileyen yeni bir nesil’ oluştuğunu gösteriyor.
…
Böylesine olumsuz bir tablo karşısında ‘ne yapılmalı’ sorusuna yanıt aramak gerekli.
Devlet, anayasal görevi olan öğrencilerin ‘temiz ve sağlıklı bir ortamda eğitim alması’ için gerekli önlemleri almalı.
Çocuklara ‘bir öğün yemek vermek’ için kaynak ayırmalı.
Velilere de bu süreçte çok büyük görev düşüyor.
Veliler, hijyen ve yemek sorununun çözülmesi için Bakanlık üzerinde baskı kurabilir.
Veli Dernekleri öncülüğünde bir araya gelerek tepkiler ortaya konulabilir.
Yakın geçmişte deprem felaketinde olduğu gibi acil sorunlara çözüm bulma deneyimi kazanan yerel yönetimler de öğrencilerin hijyen ve açlık sorununu gündemlerine almalılar.
“Temiz su” ve “kumanya desteği” konusunda imkanlarını seferber edebilirler.
…
“Temizlik imandan gelir” diyerek ‘ilgililere’ okulların halini görmelerini önerelim.
Hiçbir çocuğun kötü ve sağlıksız bir ortamda eğitim almayı hak etmediğini tekrar anımsatalım.