Valla son günlerde kiminle konuşsam hep aynı muhabbet ve bu muhabbetin sonunda da hep aynı soru soruluyor…

***

-“Sümer’de inşaatı devam eden bir daire sorduk 4-5 milyon olduğunu söylediler”

***

-“O da bir şey mi… Ben Batıkent’te 6-7 milyon liradan satılan daireler biliyorum!”

***

-“Ya Batıkent dedin de. Orada biri villalar yapıyormuş. Temelden de satış yapmıyor, bitirince satmayı planlıyormuş. Bittiğinde de 15 milyondan satacakmış her birini!”

***

-“Valla Atatürk Caddesi üzerinde eski konutlar bile en ucuzu 3-4 milyon lira olmuş iyi mi?”

***

Konut fiyatları ile ilgili muhabbetin ardından “Kiralar da çıldırmış abi!” diye anında paralel  bir muhabbete geçiliyor.

***

-“Valla bizim karşıdaki komşu 3 bin liraya oturuyormuş, ev sahibi 7 bin lira yapmasını ya da çıkmasını istemiş”

***

-“O da bir şey mi? Batıkent’in sonunda yeni bitmiş bina. Üzerinde kiralık yazıyordu, bir arkadaş armış 10 bin lira demişler. Üç aylık peşin, bir aylık da depozito istiyorlarmış”

***

-“Konutlar neyse de bir odalı büroların kirası bile en az 8-10 bin lira olmuş abi!”

***

İşte yapılan hemen her sohbette, buna benzer kira konuşmaların hemen ardından o klasik sorular sorulmaya başlanıyor:

-“İyi güzel de abi! Kim alıyor bu evleri? Bu kadar kirası olan bu konutları kimler nasıl kiralayabiliyor?”

***

Herkes gibi çoğu zaman biz de bu sorunun cevabını merak etmiyor değiliz doğrusu…

İnsanlarda nasıl bir para,  ya da nasıl bir kazanç var ki, 15-20 milyonluk villalar alabiliyor, 5 bin, 7 bin, 10 bin liralık evleri kiralayabiliyorlar?

Gerçekten sizce de cevabı merak edilen sorular değil mi bunlar?

konut-1

NASREDDİN HOCA’DAN BUGÜNÜ ANLATAN FIKRA!

Nasreddin Hoca’nın Eşeği her gün 100 kilo yem yiyormuş.

Bakmış yeme çok para gidiyor “Biraz azaltayım” demiş ve her gün önüne 90 kilo yem koymaya başlamış.

Eşekte hiçbir değişiklik olmamış.

***

Bir süre sonra 90 kilo da fazla gelmeye başlamış Nasreddin Hoca’ya…

“Biraz daha azaltayım” diye düşünmüş ve yem miktarını 80 kiloya düşürmüş.

***

Bakmış eşek ne kadar konulursa o kadar yiyor, sırasıyla önce 70, ardından 60, 50 derken 40 kiloya kadar düşürmüş yem miktarını…

Eşekte hiçbir değişiklik yok. Nasreddin Hoca da durumdan son derece memnun…

Bu arada azalttığı yemden dolayı bir hayli de kar elde etmiş.

***

Bir sabah kalktığında bir de bakmış ki eşek nalları dikmiş yatıyor…

Bir eşeğe bir de eşeğin önünde duran bir kucak dolusu yeme uzun uzun bakmış ve “Hayret! Neden öldü ki durup dururken? Halbuki tam da açılığa alışıyordu!”

***

Dün Eskişehir’de uzun süredir ticaret yapan bir dostumuza “Vaziyet nasıl?” diye sorduk?

“Bizim açımızdan mı vatandaş açısından mı soruyorsun” diye soruya soruyla karşılık verdi.

Ben “Fark etmez” dediğimde ise cevap vermek yerine yukarıdaki fıkrayı anlatıp “Aradığın cevap bu fıkranın içinde zaten var” diyerek sözlerini tamamladı.

hocasağ üst- resim-hoca

PARTİLİLERİN SLOGAN PESPAYELİĞİ!

Liderlerin grup toplantılarını mümkün olduğunca izlemeye çalışıyorum.

Kürsüde lider konuşurken, izleyici bölümüne doluşan partililerin sık sık tezahüratları duyuluyor.

Partililerin gaza gelerek attığı sloganlar bazen o kadar sık oluyor ki, lider konuşmasını kesmek durumunda kalıyor.

Bazen, liderin konuşması sırasında, özellikle vurguladığı konuyla ilişkili atılan sloganlar çok sırıtmıyor.

Fakat…

Bazen de konuşma içeriğiyle ilgili atılan öylesine alakasız, yersiz ve gereksiz sloganlar oluyor ki, bırakın toplantının ahenginin bozulmasını, duyduğunuzda son derece komik geliyor.

***

Tıpkı önceki gün yapılan AK parti grup toplantısında atılan sloganlar gibi…

Erdoğan grup toplantısında konuşuyor ve altılı masanın mutabakat metnini eleştiriyor.

İzleyici bölümünde bulunan partililer ise hep bir ağızdan şu sloganı atıyor:

“Kemal pabucu yarım çık dışarıya oynayalım!”

“Çocukça” desen, çocuklar bile artık böyle bir tekerlemeyi kullanmıyor.

“Vasatlık” desen, slogan diye bağırılan şey, vasatın da altında bir tezahürattan ibaret.

***

Anlayacağınız…

Hemen her partinin grup toplantılarında, slogan dahi üretmekten uzak bir partili taraftar pespayeliğini izliyoruz…

Görünen o ki:

Siyaset cehaletten beslenmeyi sürdürdükçe, aynı pespayeliği daha uzun süre izlemeye devam edeceğiz!