Eskişehir’de Trafik sorunu var…
***
Trafikte motosiklet terörü var!
***
Trafikte kağıt toplayıcılarının yarattığı keşmekeş var!
***
Trafikte Scooter’ların yarattığı karmaşa var!
***
Trafikte sorumsuz sürücülerin sebep olduğu hatalı park terörü var!
***
Trafikte, illa dükkanın önüne mal indirmek için ortalığı birbirine katan ticari mal dağıtıcıların neden olduğu rezillik var!
***
Trafikte yayaların yaya geçitlerinden geçmeme alışkanlığı var!
***
Trafikte altyapı eksikliği var!
***
Trafikte özellikle sağ şeridi parsellemiş, kavşak ortasında yolcu alıp, yolcu indiren, bunu yaparken de trafik akışının içine eden taksicilerin yol açtığı anlaşılmaz bir davranış var!

***
Sonuç olarak:
Eskişehir trafiğinde ne ararsan var!
Tek olmayan ise tüm bu olup bitenlere bir şekilde engel olunması için niyet yok!
trafikt

ESKİŞEHİR SANAYİ KENTİ Mİ?

Eskişehir ile beraber anılan bazı kimlikler var.
“Öğrenci kenti” deniliyor örneğin…
“Havacılık kenti, Demiryolu kenti, Turizm kenti” kimlikleriyle de anılıyor çoğu zaman.
Bu kimlikler sıralanırken “Sanayi kenti” kimliği de zaman zaman zikrediliyor.
***
Eskişehir’in gerçekten bir sanayi kenti olup olmadığını, sanayi kenti özelliklerini üzerinde taşıyıp taşımadığını sorduk Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş’a?
Eskişehir’in elbette tek başına bir sanayi kenti olmadığını fakat sanayi kenti olmaya namzet ve müsait bir kent olduğunu söyledi önce.
Ardından da… 
Eskişehir’in öğrenci, havacılık, raylı sistemler, turizm dahil her türlü kimliği hak ettiğini, sanayi kenti kimliğinin olmasının ise son derece önem taşıdığını ifade etti.
***
Kesikbaş, Eskişehir’in sanayi kenti kimliğine sahip olması için öncelikle, şehirde bu yönde bir uzlaşı olması gerektiğini, planlama ve zihinsel bir devrime ihtiyaç olduğunu söylüyor.
“Türkiye’nin ve gençlerimizin geleceği üretimde… Üretmezsek tüketiriz. Tüketirsek ithal ederiz. Bu bize çok pahalıya mal olur! Kentimizi ancak üreterek, inanarak kalkındırırız” diyor.
***
İşte tam da bu anlamda ilçelerde oluşturmak istedikleri endüstri bölgelerine gösterilen dirence anlam veremediğini söylüyor Kesikbaş.
Almanya’da yüzölçümün yüzde 4,5 oranında sanayi alanı olduğunu, Eskişehir’de bu rakamın binde 5’i bile bulmadığını belirterek ”Sanayi bu ülkenin geleceği. Sanayiden ürkmemek, korkmamak gerekiyor. İlçelere endüstri bölgeleri gitmiş olsa bu bölgeler oraları kirletmez. Aksine kalkındırır, yüceltir” diyor.
Ancak…
Geçmişte yaşanmış olaylardan da kaynaklı olabilecek bazı endişelerin, sanayiye karşı bir antipati oluşturduğunu, bunun da çok anlamsız bir endişe olduğunu sözlerine ekleyerek, sözlerini şöyle tamamlıyor “Şehirde sanayiye, çevreyi yok eden bir unsurmuş gibi bakılıyor. Halbuki bizim Organize Sanayi Bölgesinde bacasından duman çıkan fabrika sayısı 3-4’ü geçmez. O bacadan çıkan da zaten buhardır ve çevreye zararı yoktur. Sanayi kuruluşları çok sıkı bir denetime tabi kuruluşlar. Çevreyolunun yetersizliği nedeniyle araçların yol üzerinde oluşturduğu tıkanıklıktan kaynaklı karbon salınımı, sanayi bölgesindeki karbon salınımının kat be kat fazlasını oluşturuyor. O yüzden çevrenin katledileceği gerekçesiyle sanayiye karşı çıkılması, ülkenin de, şehrin de, gençlerin de geleceğini tehlikeye atıyor”
celalettin-1

ŞU SIRALAR SİYASETTE YAĞCILIK REVAÇTA YA…

Özellikle son günlerde, siyasette yaşanan yağcılık sıkça konuşulur oldu ya…
Daha birkaç gün öncesinde iktidar partisinin bir milletvekilinin “Erdoğan’ın ayakkabılarını yalamamız lazım” sözleri üzerine siyasette dalkavukluğun geldiği boyut insana ister istemez “Bu kadar da olmaz!” dedirtti ya…
İşte yağcılığın ve dalkavukluğun bu denli gündem olması nedeniyle bir okur gündemin önemine uygun bir fıkra göndermiş.
“Yayınlar mısın?” diye sordu?
“Hay hay. Tabii ki yayınlarız” dedik.
***
İşte bu gün için siyasette sınır tanımayan yağcılık, yalakalık ve dalkavukluğun bir benzerinin anlatıldığı okurdan gelen o fıkra:
Osmanlı Paşası, dalkavukları arasında “dalkavukluk yarışması” açmış.
Bu dalkavuklardan birinin yazdığı bir mektup ertesi gün paşanın eline ulaşmış… 
Mektubun bir satırı Arap harfleriyle, bir satırı Latin harfleriyle yazılıymış…
***
Paşa mektubu yazan dalkavuğu çağırıp sormuş:
-Bu ne biçim mektup? Bir satır Latin harfleri, bir satır Arap harfleri… Neden böyle bu?
Dalkavuk sırıtmış,
-Paşam, boynu aziziniz yorulmasın diye böyle yaptım… Arap harflerini okurken sağdan sola ilerlersiniz. Ertesi satırda başa dönmenize gerek yoktur, Latin harfleriyle soldan sağa ilerlersiniz. Böylece her satırın sonunda, başa dönmenize gerek kalmaz, mübarek boynunuz yorulmaz.
***
Madem konu yağcılık, yalakalık, dalkavukluktan açıldı, o halde bir katkı da bizden olsun…
Bir filozof ile bir dalkavuk konuşuyormuş. 
Filozof ne derse dalkavuk onu tasdik ediyormuş. 
Nihayet sabrı tükenen filozof haykırmış:
-Birader, hiç olmazsa bir kez olsun dediğime itiraz et de iki kişi olduğumuzu anlayalım!
İyi hafta sonları olsun…
yalakal

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,