Geçtiğimiz cuma günü Kent Konseyi Hayvan Hakları grup üyesi arkadaşlarımla bir gecikmiş ziyaretimizi gerçekleştirdik. Odunpazarı Hayvan Geçici Merkezindeydik. Bu merkezi her ziyaret edişimde -ki sayısını bilemiyorum- içimde hüzünle mutluluklar karman çorman olur, inanılmaz bir duygu karmaşası yaşarım. Bir kere, oradaki her bir canın ne kadar acıklı hikayeleri olduğunu bakışlarından anlarım. Yaralısı, sakatı, terk edilmişi…
Hikayeleri derin, iç yakıcıdır çoğunlukla. Şimdi o hikayelere bir de “yasaklı ırk” dedikleri, müebbetlik köpekler eklendi ne yazık ki. Padokları gezme cesaretime kendim de şaştım açıkçası. Ne kadar güzeldi hepsi de; bir zamanlar el bebek gül bebek evlerde, bahçelerde bakılan, üremesine, ithaline izin verilen o canlar şimdi ne yazık ki tel örgülerin ardından seslerini duyurmaya çabalıyorlardı. Gözlerine bakamadım hiçbirisinin; sanki o mahpusluklarının müsebbibi benmişim gibi.
İşte böyle, isyan denizinin derin sularında kulaçlarken bir genç çalışanın sürekli bana baktığını, konuşmak için fırsat kolladığını fark ettim. Bakışları, yüzü yabancı değildi ama nerden? İsmini söylemeden bana bir şey sormak istediğini söyledi. Kendisiyle TED koleji öğrencisiyken söyleşi yapmışım, gazetem Sakarya’da yayınlanmış tam on yıl önce. İdeali olan veterinerlik okumak istediğini, ailesinin daha çok tıp eğitimi almasını istediğini ama hayvanlara olan derin sevgisi nedeniyle veteriner olmayı çok istediğini anlattı. Ve işte o kişi karşınızda dedi. Zişan Atacan! Hemen on yılın sisli anıları arasında o güzel, genç kızımızı anımsadım. Ve inanılmaz mutlu oldum, sevindim. İdealini gerçekleştirmişti, Uludağ Veterinerlik Fakültesini bitirip, şehrimizde bir hayvan rehabilite merkezinde işe başlamıştı. Ve karşımdaydı şimdi.
Gerçekten de harika bir karşılaşma oldu bu benim için; ama Zişan bu mesleği ve şimdiki görevini seçmede benim teşvikimin çok büyük katkısı olduğunu söyleyince mutluluğumun tavan yaptı açıkçası. Sevgiyle kucakladım onu. Şimdi onunla tam on yıl önce yaptığım söyleşimizin tamamını okuyorum da ne kadar isabetli bir meslek seçimi yapmış bu güzel genç kızımız diye düşünüyorum ve ben ne iyi etmişim desteğimle.
Yaptığımız söyleşiden çok kısa bir bölümle bitirmek istiyorum yazımı: “Neden hayvan sevgisi?
-Aslında benim seçtiğim bir şey değildi. Kendimi bildim bileli içimde hissettiğim yoğun bir duyguydu. Onların insanları karşılıksız sevmesi, sevgiden başka hiçbir şey beklememesi içimdeki sevginin sürekliliğini sağladı. Bir şeyi paylaşmak istediğinizde onların varlığını bilmek bile yetiyor insana.
Aslında siz de bilirsiniz ki onları sevmenin bir nedeni yoktur. İki taraf ta nedensizce karşılıksız sever birbirini.”