Her 100 kişiden 35'i oy tercihini ideolojik bir bakışla yapıyor.
Bu her 35 kişinin kendini ait hissettiği, doğru bildiği, inandığı bir ideoloji var ve tercihi buna göre şekilleniyor.
***
Her 25 kişi ise liderin kim olduğuna bakıyor. Partinin de ideolojinin de önüne lideri koyuyor. Bunlar “Lider takipçisi seçmen” olarak adlandırılıyor.
***
20 kişi ise “Taraftar seçmen” olarak isimlendirilen seçmen. Partisiyle duygusal bir ilişkisi var. Kolay kolay parti değiştirmiyor. Futbol takımı taraftarı gibi davranıyor.
***
Her 10 kişi ise “Partisiz seçmen” Partilerin hiçbirini beğenmiyor. Seçim günü ideolojisi ve hayat tarzına en yakın kimi görüyorsa ona oy veriyor.

Son yüzde 10'luk kesit ise “Son dakikacı seçmen” Siyasetle zerre kadar ilgisi olmayıp, seçim kampanyalarına ve sloganlara açık, bunlardan etkilenerek oy kullanıyor.

Yukarıdaki tespitler KONDA'nın yapmış olduğu geniş çaplı anket ve araştırmanın sonucunda ortaya çıkan tespitler.

Bu tespitler ışığında seçimleri son iki 10'luk gurupta bulunan yer alan partisiz seçmen ile son dakikacı seçmen belirliyor...
SEÇMENLER
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

DEMEK Kİ TARAFSIZ DA OLUNABİLİYORMUŞ...

CHP İl başkanı Talat Yalaz normalde Atilay Dalgıç'ın adaylık için istifa etmesinin ardından, yönetim içinden seçilerek bugün Tepebaşı İlçe Başkanı olacaktı...
***
Ancak İl kongresine 5 gün kala İl başkan adayı yapıldı.
Seçilme şansı son derece az olan bir kongreye il başkan adayı olarak girdi ve neredeyse imkansızı başararak İl başkanı seçildi...
***
Seçimden önce de seçildikten sonra da söylediği tek şey “Parti içinde tarafsız olacağım” söylemiydi...
Zira...
O güne kadar CHP içinde İl başkanlarının taraflı oluşu tartışılıyordu...
***
Gelinen noktada CHP'nin genç başkanı söylediğini yapmış, tarafsızlığını ortaya koymuş görünüyor.
***
Bir bakıyorsunuz, Tepebaşı Belediyesi'nin bir etkinliğinde belediye başkanı Ahmet Ataç ile birlikte, bir bakıyorsunuz Odunpazarı'nın bir açılışında Kazım Kurt'un yanında, aynı şekilde bir bakıyorsunuz, herhangi bir etkinlikte Büyükerşen ile birlikte...
***
Demek ki istenildiğinde tarafsız olunabiliyormuş...
Demek ki öncekilerin tarafsızlığının tartışılması haklıymış.
Demek ki tarafsız olununca, tarafsızlık tartışması da ortadan kalkıyormuş...
1-166

2-134
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

BU ACININ TARİFİ YOK!

Kuzey Irak’tan gelen haberle dağılıp gittik.
12 şehit!
Hayatının baharında 12 civan gibi delikanlı!
Elimiz bir türlü gitmedi klavyenin tuşlarına.
Boğazımız düğümlendi.
Nasıl düğümlenmesin ki?
***
-Tam dokuz ay doğacak diye bekle: doğsun…
-Uyurken gizli gizli nefesini dinle…
-Aç kalmasın, üşümesin diye gece 30 kere uykundan uyan.
-Hasta olmasın diye adeta üzerine titre…
-Yeme-yedir…
-Giyme-giydir.
***
-Gözlerinin içine dahi bakmaya, öpmeye-koklamaya kıyama.
-Grip olsa yemekten, elini incitse içmekten kesil.
-Biraz keyifsiz olsa moralin, biraz üzüntülü olsa ayarın bozulsun.
-O kapıdan içeriye girmeyince dek uyuyama.
-Her mezuniyette ayrı sevinç, her ayrılıkta ayrı üzüntüyü birlikte yaşa.
***
-Her gurbete çıktığında haber bekle telefon başında.
-Haber alamadığın her gün “Acaba başına bir şey mi geldi?” endişesiyle geçir saatlerini.
-Sağlığı için, Eğitimi için, Mutluluğu için, var olan servetini gözünü dahi kırpmadan harca.
-Bütün gün tanrıya “Benim ömrümden alıp, onunkine ver” diye yalvar.
***
Kahpe bir kurşun, bir bomba gelsin ve al o üzerine titrediğin oğlunu ellerinle toprağa ver…
20 yılı, 30 yılı,40 yılı bir anda göm toprağa…
Var mı böyle bir acı?
ŞEHİT-4
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,