Organize Sanayi Bölgeleri’nin yaşama taşındığı 1970’lı yılların ortalarını anımsayanlar olacaktır… Taşa-toprağa kıt olan sermaye aktarılmayacaktı. Kent ile OSB arasında hızlı, güvenli ve konforlu ulaşım olanakları yaratılacaktı. Atıkları işleyen destek hizmetler sunulacak; çevre korunduğu gibi  yatırımcı ek maliyetler üstlenmeyecekti. Kesintisiz ve kaliteli enerji sunulacaktı. Başta lojistik olmak üzere, OSB içinde ve çevresinde örgütlenen destek hizmetlere erişilebilirlik  kolaylaşacaktı. OSB’lere  toplu taşım yoğunlaştıracak,  girişimci özel ulaşım için bedel ödemeyecekti… Daha birkaç düzinesini sayabileceğimiz yararları, özellikle de topluca bir arada  kümelenen iş yerlerinin sinerjik etkisiyle  öğrenme  eğrileri  de hızla gelişecek ,ileri düzeyde eğitimli işgücü arzını  güven altına alacaktı.
    Ülkemizde yaygın medya yereldeki sorunlarla derinliğine ilgili olmadığı için zamanla bir “OSB fetişi” oluştu. Hazine arsalarını  OSB’ye dönüştürmek, OSB’lerde yer edinerek zamanla “rant” elde etmek temel amacın önüne geçti. Ayrıca, ilgi ve bilgi  eksikliği nedeniyle   OSB’leri kalkınmanın  “sihirli değneği” gibi algılama ülkenin bütün derinliklerine sindi. Hatırı  sayılır  ilçelerin siyasi iradeden OSB talebi alabildiğine arttı. Bugün sayıları 300’u çok aşmış olan OSB’lerde işlevini tam ve doğru yerine getirebilenlerin sayısı  toplam OSB sayısının yüzde 20’sini bile bulmaz.

OSB’ler yeni bir eşikte
Bugün OSB’lerin yapıları ve işlevlerini değiştiren eğilimler alabildiğine güç kazandı: Yarıiletken teknoloji her alanda  iş süreçlerini derinliğine değiştiren genel bir teknoloji haline geldi… İnsan eliyle yaratılan kirliliğin atmosferin  düzeni, dengesi ve döngüsünü aşan  etkilerinin de hızlandırdığı  “iklim değişikliği” konusunda bilimsel uyarılar giderek yükselen bir “toplumsal bilince”  dönüştü. Teknolojinin hem iletişim anlamında hem de bağlantı kurma, iletiş-etkileşim, rekabet ve işbirlikleri geliştirmede yarattığı potansiyeller bağlamında  “rekabet ve işbirliklerinin” örgütlenmesinin temel  gerekçeleri farklılaştı.
    Bugün OSB’lerde faaliyetlerini sürdüren  iş yerlerinin ve yapılacak yeni yatırımların  iki temel dönüşüm yönlendiriyor: Dijital teknolojide uygunluk ve olgunluk yaratarak yerelden küresele açılan rekabet gücü yaratılmasını sağlamak ilik adım. İkincisi de, karbon salınımı ile ilgili gelişmiş ülkelerin standartlarını belirlediği ve  eşdeğer  kirlilik yaratmayan ülkelere dayattığı  düzenlemelere uyum sağlamak. Her iki dönüşüm de  ciddi bir birikim, dinamik arka plan değerlendirmesi gerekiyor.  Söz konusu gerekleri yerine  getirmek de  yeni nesil organize sanayi bölgelerinin gündemini oluşturuyor. Yeni nesil  OSB gündemini  yakalamak  ve küresel ölçekte sağlam bir tedarikçi ülke olmak da gelişme ve refahın gerek şartı. Kısaca değinilen bu gelişmelerle ilgili   eğilimleri  gözlemek için  Eskişehir’deki  OSB’lerin  nasıl bir yönetime  ihtiyacı  üzerine tartışmalıyız. 

Sorgulama niyetimiz varsa

OSB’lerle ilgili olanlar  kasaba kültürünün çok temel özelliği olan “gerekçeleri sorgulama” yerine  “kalkanları kaldırarak savunmaya geçme”  tuzağına yakalanmamalı.
    Sağlıklı bir  kent oluşturmak ve olgunlaştırmak istiyorsak, sağlıklı bir üretim sistemine sahip olmalıyız. O nedenle, Eskişehir’de OSB’leri aşağıda başlıklar halinde paylaştığımız gündem eksininde ele almalıyız:

1    Küresel ölçekte gelişen ve güçlenen  eğilimleri  izleyerek, olası fırsat ve tehlikelerini baskın hale gelmeden belirlemeli, fırsatları en çoğa, maliyetleri de en aza indiren öngörme-önlem alma disiplinini uygulamalıyız.
2    Potansiyel  yurtiçi ve yurtdışı pazarlardaki gelişmelerin  yönünü ve hızını, büyüklüğünü, bu pazardan alabileceğimiz payı kestiren analizleri sürekli olarak  canlı ve diri tutmalıyız.
3    Potansiyel pazarlarda  oluşan talebi karşılayacak üretim örgütlenmesinin yapısal ve ekonomik özelliklerine kafa yormalı, mevcut  yatırımlarda dönüşüm süreçlerinde, yeni yatırımların tasarlanması aşamasında ölçeklendirmeleri etkili bir biçimde yapmalıyız.
4    İş yeri  yönetiminde  kayıt sistemi, uzmanlaşmış ve etkili maliyet muhasebesi  uygulamalı, özellikle küresel pazarda var solmak ve varlığımızı korumak için  gerekli olan “maliyet/fiyat dengelerini”  hassas ayarlarda yapabilecek bir yapı oluşturmalıyız.
5    Girişimci ve iş insanlarının “ kolay erişilebilirlik” ihtiyacını karşılayacak, gereksiz yere emek ve zaman harcamasını önleyecek  “yasal ve kültürel düzenlemelerin” neler olduğunu  saha  bilgisi, birikimi ve deneyimine dayalı olarak ilgili otoritelere sunmalıyız.
6    Geleneksel ve dijital “teknolojik uygunluk ve olgunluk” düzeyine erişebilmek için başta çevredeki  üniversiteler, araştırma kurumları ve konuyla ilgili olan bütün aktörlere  erişmenin ve ortak değer  üretmenin yollarını bulmalıyız.
7    Yurtiçinde gerekli  “fonların yaratılmasına” ilişkin öneriler geliştirme yanında “uluslararası fonların” ülkemize ve bölgemize akışını özendirecek “yapıları” oluşturmalı, tanıtım ve tutundurmasını da ortak bir strateji çerçevesinde yapmalıyız.
Yeni nesil OSB’lerin oluşturulması ve olgunlaştırılması için gerekli gördüğümüz yeni gündemi bu noktaya kadar izleme sabrı  gösterenler şöyle diyebilir: Bu çerçevede işleri yapmak OSB yönetimlerinin boyunu aşar…  Önerilenler ancak kolektif gücün, devletin başarabileceği iştir…
Tuzak tam da böyle bir algıya kendimizi kaptırmaktır. Bilgiye dayalı fikir ve proje geliştirmek büyük maliyetten çok, niyet ve organize olmakla ilgilidir: “ Çobanın niyeti olsa, tekenin  t…ından süt çıkarır” der atalarımız.
Diğer ayrıntıları üzerinde düşündüklerimizi paylaşmayı sürdüreceğiz.