-Ben bu kentin valisi olsaydım, araç trafiğine kapalı İki Eylül Caddesi üzerinde gezerken önüme çıkan resmi araçları durdurup “Evladım buraya nasıl girdin? Hele bir anlat bakalım?” diye sorardım.
***
-Ben belediye Başkanı olsaydım, gezdiğim sırada inşaatların bozup da yapmadığı kaldırımlara ayağım takıldığında “çağırın şu binanın müteahhidini bakayım yanıma” diye talimat verirdim.
***
-Ben bu kentin Zabıta Müdürü olsaydım, gezerken esnafın kaldırım üzerine koyduğu buzdolabı, dondurma dolabı ve diğer malzemelerin yayalar için ayrılan yere niçin konulduğunu? Yayaların hakkının niçin gasp edildiğinin hesabını sorardım.
***
-Ben bu kentin Trafik müdürü olsaydım, gezerken yolun tersinden gelip bir de yolun ortasına bıraktığı aracından saatlerce mal indiren ve bu arada trafiği de allak bullak edenleri perişan ederdim.
***
-Ben bu şehirde zabıta memuru falan olsaydım, gezerken her ağaçta bir bisikletin kilitli olmasının garip bir durum olduğunu fark ederdim.
***
-Ben trafik polisi olsaydım, kırmızı ışık yanmasına rağmen geçmeye çalışan ve bu yüzden de yan yollardaki araçların çıkışını kapatan, böylelikle trafiğin içine eden araç şoförlerinin canına okurdum.
***
Ben bu şehrin etkili bir yöneticisi olsaydım, yaya yolları üzerinde fink atan motosikletleri ve kuryeleri bir daha kaldırıma yanaşamaz hale getirirdim
Dediğim gibi…
Eğer ben bu görevlerde olsaydım, gerçekten de bu söylediklerimi yapardım…
Peki…
Bu şehirde yaşayan hemen herkesin şikayet ettiği ve benim de “yapardım” dediğim şeyler niçin yapılmıyor?
***
Demek ki, bunu yapacak olanlar bu şehirde yeterince gezmiyor…
Gezmediği için…
Kaldırım üzerine konulan dondurma dolaplarına takılan gömlekleri yırtılmıyor…
Ağaçlara kilitlenen bisikletlere kol ve bacakları çarpmıyor.
İnşaatların bozup da yapmadığı kaldırımlar yüzünden, ayakları yere takılıp düşmüyor.
Trafikte dakikalarca mal indiren araçları beklemek zorunda kalmıyor.
Kokuyu duymuyor, tozu görmüyor…
Eeeee.
Öyle olunca da böyle oluyor…
İşgal 2İşgal 1
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

FABRİKA İNŞAATLARI NEDEN YÜKSELMİYOR?

Sivrihisar ilçesinde 218 hektar alan üzerine Organize Sanayi Bölgesi kuruldu.
Yer tahsislerinin de yapıldığı OSB`ye yatırım yapmak isteyenlerin de yoğun talebi oldu.
***
Organize Sanayi Bölgesinden yer alan yatırımcıların inşaat ruhsatlarını alma süreçlerinin son aşamaya geldiği, çok yakın bir gelecekte fabrika binalarının yükseleceği, bölgede üretimin başlayacağı açıklandı.
***
Ancak…
Tüm bunların üzerinden bir hayli zaman geçmesine rağmen 218 hektar alan üzerinde oluşturulan Sivrihisar Organizasyon Sanayi bölgesinde tek bir fabrika inşaatı yükselmedi!
***
Eskişehir’den de bir çok ismin yatırım yapmak için yer satın aldığı Sivrihisar Organize Sanayi Bölgesi’nde belli bir süre içinde inşaatı bitirme ve yine belli bir süre içinde üretime başlama şartı olmasına rağmen bu güne kadar bölgede tek bir fabrika inşaatının başlamamış olması, doğrusu soru işaretleri yaratmaya başladı…
,,,,,,,,,,,,,,
S A N A Y İ-1,,,,,,,,,,,,

GÜVEN KALMAMIŞ GÜVEN!

Güvenilirlik ile ilgili belirli aralıklarla yapılan anket çalışmaları var…
Son yapılan bir anket sonuçları oldukça ilginç.
***
Soruyorlar insanlara “En çok kime güveniyorsunuz?” diye.
Verilen cevaplara göre bir sıralama yapılıyor.
Toplumda en çok Eğitimcilere güven duyulduğu çıkıyor ortaya.
Yani…
100 kişiden 86’sı Eğitimcilere güven duyduğunu söylüyor.
***
Sonra da sırasıyla:
-Yüz kişiden 81’i sağlıkçılara…
-Yüz kişiden 74’ü Asker’e…
-Yüz kişiden 69’ı Polis’e
-Yüz kişiden 44’ü Yargıçlara…
-Yüz kişiden 43’ü Dini liderlere
-Yüz kişiden 37’si Gazetecilere…
Ve
-Yüz kişiden sadece 17’si Politikacılara güvendiğini söylüyor.
***
Sonuç, siyasetçilere güven açısından tam bir felaket.
Yüz kişiden ancak 17’si güven duyabiliyor siyasetçiye.
***
Aslında bu durum siyasetin bu ülkede ne durumda olduğunu da ortaya koyuyor.
Siyaset, asıl itibarıyla insanlara hizmet edebilmenin en iyi yolu.
İnsanlara hizmet eden bir kurumun da son derece güvenilir olması lazım.
Fakat, bu hizmet gereğince yapılamıyor olmalı ki, siyaset kurumu da en güvenilir olmayan kurumların başında geliyor.
***
Bu güne kadar sürekli olarak siyaset kurumunun bu işte bir suçunun olmadığını dile getirdik.
Asıl suçlunun, siyaseti kötü şekilde yapanlarda olduğunu söyledik.
Hala o fikirdeyiz.
Zira…
Kötü siyasetçi, siyaset kurumunun da bir anlamda içine ediyor.
***
O yüzden…
Eğer siyaset kurumu güvenilir hale gelecekse, bu öncelikle siyasetçinin kalitesinden geçiyor.
Yani…
“Siyasetçi düzelirse, siyaset de düzelir” e gelip dayanıyor iş…
,,,,,,,,,,,,,,,
S İ Y A S E T Ç İ​​​​​​​,,,,,,,,,,,,,