İnsanlığın yarattığı uygarlık yalnızca akıl ve zekâsının bir getirisi değildir. İnsanlık oluşturduğu işbirliği ve yaptığı iş bölümü sayesinde zirveyi yakalamayı bilmiştir. Bir insanla bir maymunu ıssız bir adaya koyduğunuzda, maymunun yaşama şansı daha fazladır. Bu gerçek beş insan ve beş maymun için de geçerlidir. Ancak sayı yüzlere, binlere ulaştığında insan bu savaştan galip çıkacaktır. Aristoteles insanı “zoon politikon” (politik canlı) olarak tanımlarken onu toplumsal bir varlık olduğunu söylemek istemiştir. Bir başka deyişle insan, tek başına değil, bir topluluk içerisinde yaşama, toplum kurma eğiliminde olan bir canlıdır. Ahlakın bilgisi olan etik ise bireyin iyiliğini araştıran, bunun için ortaya ilkeler koyan bir alandır ve toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. Adalet ise etiği var eden ilkelerin birincisi ve en önemlisidir. Çünkü adalet olmayınca etiğin diğer değerleri olan mutluluk, sorumluluk, bilgelik, ölçülülük gibi ilkeler de yok olup gider. Öyleyse etik için olmazsa olmaz bir ilke olan adalet yoksa etik de yoktur, dolayısıyla ahlak da yok olur. İşte Ahmet Şık ne yazık ki bu gerçeği meclis kürsüsünde dile getirdiği için saldırıya uğramıştır…
Tarih boyunca tüm savaşlar “güç”, “toprak” ya da “çıkar” için yapılmıştır. Buna kısaca “para” için diyebiliriz. Savaş çıkaranlar size ne derse desin bilin ki zenginliği eline geçirmek ya da elinde tutmak için yapıyordur. Bu nedenle insanla insan arasındaki her savaş etik dışıdır ve ahlâksızdır. Ülkemizin aydınlık yüzü Tayfun Atay hocam bakın ne diyor: “İsrail’den İran’a, Rusya’dan ABD’ye, Brezilya’dan Hindistan’a, Macaristan’dan Türkiye’ye ve daha nice coğrafyaya kadar dünyamızda mevcut bütün ‘radikal-popülist-otokratik’ iktidar yapılarının varlık ve beka yolunda ihtiyaç duydukları en temel gıda, düşmanlarıyla karşılıklı şekilde birbirlerinden beslendikleri savaş halidir. Bu iktidarlar, kendileriyle bağlaşık zuhur eden savaşlar olmaksızın; savaşlar da bu iktidarları gözetmeksizin varlık bulamazlar. Dolayısıyla bir otokrat ne vatanını ne milletini ne bayrağını, ama en çok düşmanını sever! ‘Beni düşmansız bırakma Yarabbi!’ der.” Her popülist iktidar düşmanı dışarıdan önce içeride arar. Kendine düşman bellediklerini gerek toplumdan soyutlamak gerekse diğerlerine göz dağı vermek için toplum içinden bazı seçilmişleri esir alırlar ve hapse atarlar. Bu ahlaksız düzende her yurtsever diğerleri yerine de bir süre için özgürlüklerinden olur. Ülkemizde olup biten de budur ve adaletin olmadığı bu topraklarda içimizden bazı seçilmişler biz dışarıdakiler yerine içeride yatmaktadır. Mevlana’dan bir dörtlükle bitirelim yazıyı: “Diken içindeler, ama gül gibiler / Hapisteler, ama şarap gibiler / Balçık içindeler, ama gönül gibiler / Gece içindeler, ama sabah gibiler…”