Batıda aydınlanma hareketleri 15. Yüzyılda, bizde ise 20. Yüzyılda başladığına göre arada beş yüz yıllık fark var demektir. Yani Avrupa aydınlanmayı yaşarken biz başka bir çağda kalmıştık. Aynı zamanda ayrı zamanları yaşayan iki ayrı toplum söz konusuydu. Zamanları birleştiren 1923 Cumhuriyet devrimleriyle Atatürk olmuştu. En büyük sosyologlarımızdan Prof. Dr. Niyazi Berkes bu durumu şu sözlerle anlatır. “Cumhuriyet devrimi, Mustafa Kemal’in arkasındaki bir avuç ilericiler ile yine bu savaşın içinde bulunan muazzam gericiler kitlesi arasında, didişile didişile santim santim koparılmış bir devrimdir...” Millî mücadele yıllarında yakın arkadaşları tarafından bile pek de benimsenmeyen laik Cumhuriyet, çok partili döneme geçişle birlikte yoğun muhalefete maruz kalmış, son yıllarda ise karşıdevrim hareketi iktidarı ele geçirmiştir. Yaşadığımız zaman dilimi tarihte Atatürk devrimlerinin yok edilmeye çalışıldığı, eskimiş yüzyıllara özlem duyulan ve geriye dönüş için gayret gösterilen yıllar olarak anılacaktır…
ABD seçimlerinin özetini yine ABD’li bir komedyen şöyle yapmış: “Bir savcı ve hüküm giymiş bir kriminal arsında oylamaya davet edilen seçmenler tercihlerini kriminalden yana kullanmışlardır…” Trump döneminin gelip geçici bir dönem olmadığını, aydınlığa ulaşmanın belli bir süre alabileceği kaydediliyor. George Orwell’a rahmet okutacak bir distopya içine düşeceğiz sanırım. Hani biz bir zamanlar “Küçük Amerika” olabilmenin özlemini çekiyorduk ya, artık Amerika “Büyük Türkiye” oluyor demektir. Demokrasi sadece ABD de değil genel olarak Batı’da büyük oranda yara alıyor. Kapitalizm ve emperyalizm bütün olanaklarını seferber ederek dünyayı “post-truth” denilen yalanla gerçeğin, doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün birbirine karıştığı bir süreçten geçiriyor, sonucunda aşırı sağ partiler yükseliyor. Bu bir anlamda demokrasilere yapılmış bir karşı devrim hareketidir. İspanyol düşünür Rafael Narbona bunun gerçekte bir “uygarlık krizi” olduğunu ve demokrasilerin göz önünde öldürüldüğünü belirtiyor…
Ölümünün 86. yıldönümünde, yaşadığı dönemde antiemperyalizmin bayrağı olmuş ve sadece Türkiye’nin değil; ezilen, sömürülen, zulme uğrayan tüm halkların umudu Mustafa Kemal Atatürk’ü dünya halkları olarak tekrar düşünüp anlamanın zamanıdır…