İnsan oluşturmakla toplum oluşturmak aslında birbirine çok benzer. İnsanı nasıl ailesi, okulu, çevresi, arkadaşları ve yapıp ettikleri oluşturuyorsa, bir bakıma toplumu da öyle. İnsan bir heykeltraş gibi kendini yontar, yaşamı boyunca önüne çıkan karşılaşmalar oluşumunda ona yardımcıdır. İnsan oluşturmanın yolu uzun ve çetrefillidir, türlü zorlukları kapsar. Toplumların oluşmasında da içinde yaşadıkları devletlerin büyük rolü var gibi duruyor. Mesela bu ülkede başta eğitim, sağlık ve hukuk alanında ne yapılıyorsa gözümüzün içine sokularak yapılıyor ve bilerek mağdurlar oluşturuluyor. Sonuçta faillerle mağdurların arasında bir hesaplaşma olmayacağına inanıyor herkes. Uyuşuk bir topluma dönüştürüldük ve herkes o kadar yorgun ki… İşin enteresan tarafı bu uyuşukluğun nedeninin anlamamaktan veya bir şey bilmemekten değil, tersine her şeyi bilmekten ileri geliyor olması. Biraz da azıcık suçlu mu hissediyor bu ülkede yaşayanlar kendilerini acaba, ya da suça ortak olduklarını mı?..
Ülke insanı üzerine özgürlüklerini kısıtlamak da dahil, türlü çeşitli kötülükleri inatla yapmaya devam ediyorlar. Bir toplumsal çöküş içindeyiz. Sizce bunun farkında değil mi herkes? Bence herkes biliyor zarların hileli olduğunu. Toplumu bezgin, yorgun ve uyuşuk bir hale getirdiler, bu çok sistemli, düzgün ve profesyonelce ilerleyen bir toplum inşası. Yeniden kendilerine uygun olarak yapılandırıyorlar toplumu. Gerilimden beslenen bir iktidar var karşımızda. Bunun yanında her yanı sarmış bir yoksulluk ve yoksunluk da söz konusu. Yoksulluktan öte yoksun bir ülke olduk biz. Yoksulluk başka bir şey yoksunluk başka bir şey. Toplum her açıdan genel bir yoksunluk içinde. Yoksulluk fakirlik demek, isteklerine ulaşamazsın, en kötüsü aç bile kalırsın. Yoksunluğun içine açlığın yanında sevgi, saygı, dostluk ile hukuk, bilim, sanat ve felsefenin yokluğu da giriyor. Yoksunluk geldi mi başa çevrende her şey yok olur gider. Her şeyin yok olduğu yerde artık sizde yoksunsunuzdur zaten…