Yeni doğmuş bir bebekle bir hekim arasında adı konulmamış bir bağ vardır. Biri yaşama yeni gelmiş ve tutunmaya çalışan bir canlı, diğeri o canlıyı yaşatmak ve sağlıklı bir yaşama kavuşturmak için yıllar süren bir sürü eğitimden geçmiş bir erişkin insan. Bu ikisi arasındaki bağlantıda insanlığın en büyük değeri olan “doğal ahlak” yer alır ki, insanı insan yapar. Bu ülkede gecesini gündüzüne katıp çalışan, kendisinden yardım isteyen insanlara karşılıksız sevgiyle, emeğiyle, bilgisiyle hizmet eden, haklarını asla ödeyemeyeceğimiz onurlu bir sağlık çalışanı ordusu olduğunu hiç unutmadan, günümüzün konusu “Yenidoğan Çetesi” hakkında düşündüklerimizi de yazmasak olmaz. Aslında bu olup biten buz dağının görünen kısmıdır, dipte kim bilir neler var? Günümüzde konuşulanlar, yirmi küsur senedir dine, cehalete ve neoliberal politikalara dayalı olarak sürdürülen bir iktidarın kanalizasyonundan taşan kötülüklerin sadece bir bölümüdür. Yenidoğan Çetesi, yapılan özelleştirmeler sonucu hastayı müşteri olarak gören özel hastanelerin devlet hastaneleri sayısını geçmesi ve çoğalan bu özel hastanelerde nasıl daha fazla para kazanılacağı yönündeki tartışmalar sonucu bulunan çözüm yollarından biridir. Yeni doğmuş bebek üzerinden SGK’nın dolandırılmasıdır… 
Yeni doğan bebekler üzerinden daha fazla para kazanmak üzere anlaşmalı yenidoğan yoğun bakımlarına gerekli gereksiz sevk yapan örgütlü bir çete söz konusudur. Biliyorsunuz devlet başkanlarına “Cumhurbaşkanı”, çete başkanlarına ise “Reis” denir. Bu saptamayı yaptıktan sonra, nasıl ki Cumhurbaşkanı ekonomist ise, doğal olarak “Yenidoğan Çetesinin” reisinin de bir çocuk doktoru olduğunu söyleyelim.  Nasıl ki sağlıksız bir ormanın içindeki, sağlıksız bir ağacın üzerindeki yaprağın sağlıklı olması mümkün değilse; beşli çeteleriyle vatandaşın cebini, uyuşturucu baronları ile gençliğin beynini, emri altına aldığı yargı ile adalet arayan her yurttaşın yüreğini ezenlerin oluşturduğu, çocuk ve kadınlara musallat olan beslemeleriyle halkı canından bezdiren bu iktidardan insana yakışır bir güzellik beklemek hayaldir. Tam da bulunduğumuz yeri tanımlayan çöküntünün, ahlaksızlığın, insanlıktan nasibini almamış bir çamurun göbeğinde yaşamaktayız. Hayatta kalmaya bakın!..