AK parti’de eskiden alınan hiçbir karar sorgulanmazdı.
Partinin kurucusu ve lideri olan Erdoğan’ın sözünün üzerine söz olmazdı anlayacağınız.
Tam anlamıyla bir biat söz konusuydu.
Kısacası…
Erdoğan’ın istemesi, Erdoğan’ın söylemesi, Erdoğan’ın işareti yeterdi.
***
Genel seçimler neyse de mahalli seçimler söz konusu olduğunda, partide bu durumu görmek mümkün değil…
Erdoğan ile ilgili düşünceler belki aynı şekilde devam ediyor ama kararlarını kayıtsız kabullenme eskiden olduğu gibi olmuyor.
***
Örneğin;
-“Erdoğan’a her seçim oy veririm ama adayına oy vermeyeceğim”diyebiliyor artık partililer.
-“AK Partiliyim ama AK parti’nin adayına kesinlikle oy vermem. Zira beni de partiyi de temsil etmiyor”da diyebiliyor.
-“Bugüne kadar hep AK partiye oy verdim, AK Parti için çalıştım. Ama şu aday yapılmazsa kesinlikle oy vermem”şeklinde de konuşabiliyor açık açık.
***
Sonuç olarak:
Eskiden“Önemli olan Erdoğan ve AK parti. Gerisi teferruat”diye düşünen partililer, özellikle mahalli seçimler söz konusu olduğunda teferruatın da önemli olduğunu düşünüyor…
***
Aslında bu durum; AK Parti'de artık ciddi bir “Adamcılığın” başladığını, eskiden Erdoğan adına yapılan particiliğin artık peşine takılınan isimler adına yapılmaya başlandığını, o isimler aday yapılmadıysa partiden bile vaz geçebildiklerini ortaya koyuyor.
***
CHP'de ise tam tersine bu güne kadar süre gelen “Adamcılktan” duyulan büyük bir yılgınlık var...
***
Parti içinde “Adamcılığın” dibine kadar ve fütursuzca uygulanması, CHP için sandık başına giden CHP'lilerin CHP'yi sorgulamasına yol açıyor...
Özellikle mahalli seçimler söz konusu olduğunda çoğu CHP'li “Her defasında sizin dayattığınız adayları kabullenmeye ve onlara oy vermeye mecbur muyuz” düşüncesi içine giriyor.
***
Sonuç olarak...
“Adamcılık” şu anda her iki partinin de hem iç hem de seçmen yapısı ile kimyasını bozmuş vaziyette...
İşte bu yüzden;
CHP'de “Senin dayattığın adayı seçmem”, AK Parti'de de “Benim adayım yoksa niye seçeyim?” sesleri bu yüzden yükseliyor...
**********
BELEDİYE AVANTAJI MI? İKTİDAR AVANTAJI MI?
CHP'nin Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye Başkan Adayları, önümüzdeki seçimlere belediye imkanlarının sağladığı avantajla girecek...
***
AK Parti'nin Büyükşehir, Odunpazarı ve Tepebaşı Adayları hem kişisel servetleri hem de iktidar partisinin adayları olma avantajı ile girecek aynı seçime...
***
Bir yanda mevcut belediyelerin başında olma avantajına sahip CHP'li adaylar...
Diğer tarafta...
Hem kişisel varlıkları hem de iktidar partisi adayları olmanın sağlayacağı avantajla seçime girecek olan AK Partili adaylar...
***
Hangi avantaj daha ağır basacak gerçekten merak ediyorum...
***
Belediye avantajı mı?
Yoksa...
İktidar avantajı mı?
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
UMURUMUZDA DEĞİL, CİDDİYE BİLE ALMIYORUZ
İlköğretim okullarında zaman zaman tatbikatlar yapılır.
Bazen deprem, bazen de yangın tatbikatları.
İşte Okullarımızdan birinde, önce deprem anında ne yapılmasıyla ilgili bilgiler verilmiş uzun uzadıya.
Çocukların ne yapması gerektiği tek tek anlatılmış her birine.
Sonra da, zaman zaman deprem alarmı verilip, çocukların daha önce anlatıldığı şekilde davranıp davranmayacaklarına bakılmış.
Gerçekten de çocuklar deprem alarmı verildiği an sıraların altına girip, elleri başlarında beklemeye başlamışlar.
***
Okul yönetimi bir müddet sonra “Deprem tatbikatını hep ders sırasında yapıyoruz. çocuklar da her defasında yapması gerekenleri yapıyorlar. Bir kez de teneffüste deprem alarmını verelim. Bakalım ne olacak?” diye düşmüş.
Ertesi gün, çocukların hepsi teneffüste, yani okul bahçesindeyken deprem alarmı verilmiş.
Çocuklar ne yapsa iyi…
Hepsi koşarak sınıflarına gitmiş ve elleri başlarında sıralarının altına girmiş.
***
Bu olay gerçekten yaşanmış ülkemizde…
Sırf bu olay bile ülkemizde, özellikle afetlere karşı alacağımız önlemleri tam anlamıyla alamadığımızı, bir yerlerde bir takım ihmallerimizin bulunduğunu gösteriyor…
***
Velhasıl ciddiye almıyoruz bu işi…
Yapmış olmak için yapıyoruz.
Önlem almayı, ceset torbası temin etmekten ibaret zannediyoruz.
İlk yapacağımız işi son, son yapmamız gereken işi ilk yapıyoruz.
Üstelik once yaşadığımız acıya rağmen!