Eski Fabrikalar Bölgesi olarak bilinen Tepebaşı Belediyesi çevresinde yoğun bir yapılaşma var.
Bu bölgede birbiri ardına yükselen iş merkezleri ve konut inşaatları durmadan yükseliyor.
***
Öte yandan...
Eski Otogar ve çevresinde de benzeri bir yapılaşma hızlandı.
Orada da AVM, iş merkezi, Kapalı Pazar yeri ve konut inşatları yükselmeye başlıyor.
***
Her iki tarafta da devam eden yapılaşma, başta trafik olmak üzere buralarda büyük bir yoğunluğa neden olacağı şimdiden tahmin ediliyor.
***
Bu yoğunluğun neden olacağı sıkıntı şehir merkezinde, özellikle de bu iki bölgenin çevresinde insanların nefes alacağı yeni alanlar yaratılması ihtiyacını ortaya çıkartacak...
***
İşte süreç içinde böyle bir ihtiyacın ortaya çıkacağı gerçeğinden hareketle, şehir merkezinde kalan, teknolojileri ister istemez eskiyen ve zaman zaman da gündeme gelen Türasaş Fabrikası işe Şeker Fabrikasının, Organize Sanayi Bölgesine yenilenerek taşınması, yeniden tartışılsa mı acaba?
***
Taşınma sonrası her iki fabrika alanında da kesinlikle tek bir yapı izni verilmeden ve mevcut yapılar da yıkılmadan, bu alanlar ve binalar, halkın nefes alacağı eğitim, kültür, sanat, spor, dinlenme ve eğlenme alanları olarak düzenlenmesini, şehir yeniden değerlendirmeye başlasa mı acaba?
Ne dersiniz?
ÇOK SAYIDA HASTA VAR AMA HASTA OLDUKLARINI BİLMİYORLAR...
-Onlar dünyada olup biten her şeye karşı ilgisizdirler, tam bir atalet miskinlik hareketsizlik içindedirler.
***
-Duyumsamazlıklarının nedeni kısmen nesnel konumlarından, kısmen de ahlaki gelişimlerinden kaynaklanır.
***
-Bir şey yapmaya alışmamışlardır dolayısıyla neyi yapıp neyi yapamayacaklarını tam olarak belirleyemezler.
***
-İstekleri hep biçimseldir ve istek olarak kalır.
***
-Hayal kurmayı çok severler ve hayallerinin gerçekle yüz yüze gelmesinden de öylesine korkarlar.
***
-Başkalarının aklını kendilerine mal etme konusunda da üstlerine yoktur hemen hemen hepsi kendilerini aşağılamaktan hoşlanırlar ama bunu karşısındaki kişiden övgüler almak için yaparlar.
***
-Yaptıkları hiçbir şey içlerinden gelerek değildir. Ne yapıyorlarsa dışsal zorunlulukların dayatmasıyla olur.
***
-Hayatta herşeyden şikayet ederler.
***
-Onlara şunu sorun: “Bunların böyle olmaması için ne yapmalı?” Karşılık veremeyeceklerdir. Çünkü ne yapılması gerektiğini dair en küçük bir fikirleri bile yoktur.
***
-Bu kez siz onlara ne yapılması gerektiğine dair çok basit bir yol gösterin yanıtları hazırdır.
-"İyi ama böyle birdenbire olur mu? Bu böyle gelmiş böyle gider. Yok kardeşim bu toplumda hiçbir şey düzelmez?"
***
Bu belirtiler Oblomov hastalığının belirtileriymiş.
Herhalde ismini de ünlü romandan almış olsa gerek...
Dahası...
Bu hastalık çağın toplumsal hastalığı haline gelmiş...
Valla okuyunca, çevremizde bu hastalığa tutulmuş olan ama hasta olduğunun farkında bile olmayan birçok kişi geçti aklımızdan...
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ...
Ortada alınmış bir karar ve belirlenmiş bir tarih olmasa da, şu sıralar Cumhurbaşkanlığı seçimi sürekli gündemde ya...
Bu durum ister istemez geçmişte yaşanmış bir Cumhurbaşkanı belirleme olayını akla getiriyor.
***
Sene 1980. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün süresi dolmuş. Mecliste yeni Cumhurbaşkanını belirlemek için tur üzerine tur atılıyor.
Fakat partilerin adaylarından hiçbiri mecliste yeterli oyu alamadığından, aylarca yeni Cumhurbaşkanı seçilemiyor.
***
Tansiyon yükselmiş.
Ülke Cumhurbaşkanı bulamıyor.
Bu durum ekonomiyi de siyaseti de olumsuz etkilemiş.
Moraller bozuk.
***
Ülkenin geleceği ile ilgili endişe kaplamış her yeri.
Bir gün Adalet partisi Genel merkezinde toplantı var. Geç saatlere kadar süren toplantı sonrasında Başbakan Demirel parti merkezinden çıkarken karşı kaldırımda yalpalayarak yürüyen biri seslenir. “Sayın Başbakanım sizden bir ricam var”
***
Belli ki adam zil zurna sarhoş…
Korumalar adamın etrafını sararken, Demirel “Durun” diye müdahale eder. “Bakalım derdi nedir?”
**
Sarhoş, dili dolaşarak derdini söyler Demirel’e: “Cumhurbaşkanı olmak istiyorum”
Demirel’in tepkisi:
“Yahu kardeşim daha önceleri nerelerdeydin? Aylardır seni arayıp duruyoruz bak!”