Kaç zamandır Eylül başında üç gün süreli olarak yapılacağı açıklanan CHP Tüzük kurultayı yapıldı. Tüzük değişiklikleri 1 günlük çalışma sonunda çok fazla tartışılmadan sonra gerçekleştirildi. Diğer 2 gün, bir anlamda “yönetim gösterisi” niteliğinde konuşmalar, parti programına ilişkin “dilek ve temennilerle” geçiştirildi diyebiliriz…
İlk birkaç gün dışında değişiklik içerin maddeler üzerinde bir-iki satır olsun kalem oynatan yazar görmedim. Televizyon kanallarının klasik tartışma programında da konu edildiğine rastlamadım. Sanırım ki;
-Yaratılan, belki de kamuoyuna dayatılan gerçek, ya da sun’i gündemleri tartışmaktan sıra gelmedi!..
Gerçi değişiklikleri incelemedim Yerel örgütten de bir açıklama/yorum yapılmadığından aynı gerekçeler bendeniz için de geçerli. Ta ki Sözcü yazarı Saygı Öztürk’ün yazısından bilgilenene kadar; Yazısının başlığı “bunu okuyun” diyor zaten;
-CHP’de parti ile belediyeler ayrılıyor!..
Parti belediyeye, belediye Partiye…
Yazının başındaki bilgilendirme satırları da şöyle;
“CHP Genel Başkan yardımcıları Ensar Aytekin, Gül Çiftçi Binici, Genel Sekreter Selin Sayen Böke imzasıyla 11 Eylülde CHP il ve ilçe başkanlıklarına önemli bir genelge gönderdi. CHP’de parti örgütleriyle belediyelerin adeta iç içe geçmiş olmasının beraberinde getirdiği önemli rahatsızlıklar olduğu biliniyor.”
Neymiş o rahatsızlıklar derseniz, özlü biçimde eklemiş sevgili saygı Öztürk;
“Örgüt belediyeye, belediye örgüte karışıyor, özellikle parti kongrelerinde belediye çalışanlarının adaylığı-delegeliği, seçim sonucunda belirleyici oluyordu.”
Tam da “zurnanın zırt dediği yer de burasıdır..
Aslına bakılırsa parti yöneticilerinin tanımladığı bu durum,
-Dün neyse bugün de aynen…
Düne baktığımızda tüm iktidar olmuş partiler, yerel yönetimleri, yani belediye ve bir parça da il özel idarelerini örgütlerini “besiye çekme” alanı olarak görürler. Yani parti üyelerini “işe yerleştirme” kapısı olarak görmüşler ve bu durum halen sürmekte. Özellikle de AKP’nin 20 yıllık iktidar döneminde başka açılardan da istihdam aracıdırlar.
Partinin örgüt birimleriyle kazanılmış belediyelerin iç-içe geçmişliğinin örnekleri de çok görülen bir durumdur bu kesin. Şu halde CHP’nin örgütüne gönderdiği genelge bu anlamda önemlidir. Genelgenin özeti de şudur;
-Büyükşehir sınırları içinde kalan ve nüfusu 20.000’den fazla olan yerlerde partili belediyeler, bunların bağlı iştiraklerinde çalışanlar kongrelerde aday olarak seçilemezler, il/ilçe başkanı ve yönetim kurulu üyesi olamazlar.”
Bu tüzük kararı ilk olarak önümüzdeki aylarda yapılacak olan Gençlik Kolları kongrelerinde geçerli olacak.
Geçmişten ve bizim ilden bir örnek!
CHP’nin Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcı Ensar Aytekin kararı “siyaset üretilemiyor” gerekçesiyle yorumladıktan sonra devam ediyor;
“CHP’li belediyelerde çalışanların bir çoğu partinin üyesi. Orada da doğal olarak belediye başkanlarının etkisinde kalınıyor. Örgüt-belediye ilişkilerinin daha sağlıklı hale gelmesi için böyle bir düzenleme yapıldı. Parti yöneticileri partiyi yönetecek, belediye yöneticileri belediyeyi yönetecek, herkes kendi alanında kalacak. İlk defa uygulanacak değişikliğin en belirgin amacı budur.”
Devam ediyor Ensar Aytekin;
“açıkçası parti ve belediyelerin iç içe olması sıkıntı yaratıyor. Parti yönetimi belediyelerin etkisinde kalıyor. O da sadece başkana odaklanıyor. Bu kez siyaset üretmekte zorlanıyor oradaki örgütler. Tersi olduğu zamanda bir çatışma iklimi doğuyor.”
***
Hakkını verelim, yerinde tespitler. Yakın zamanlardan bir örnek vermek gerekirse;
-Eskişehir’de milletvekilleri ve belediye meclis üyelerinin belirlenmesinde Yılmaz Büyükerşen’in etkisi büyüktür algısı oluşmamış mıydı kamuoyunda?..
Biz uzun yıllar öncesine dönelim.
Rahmetli Selami Vardar 1973 yılında CHP’den Belediye Başkan adayı olmuş, sağ kesim seçmeninde ciddi oy alarak seçilmişti. Dört yıllık görev süresince çak başarılı projelere imza atmıştı. Halk tarafından seviliyor, dürüstlüğü takdir ediliyordu. Bu durumda yeniden aday olmasına “kesin gözüyle” bakılıyordu. Ancak O kararını vermişti:
-“bir daha aday değilim, kendinize (CHP’ye) aday bulun!.. “
Kararından birkaç gün sonra ziyaretimde nedenini sormuştum;
“-Ya Hüsnü, çeşitli konularda partiden o kadar istek geliyor ki. Bunalmamak imkansız!.. Partili herhangi birine serbest otobüs pasosu verilsin diye bana yönlendiren bir ilçe başkanı (Sami Yaylalı) olur mu?”
En çarpıcı basit bir önekle özetlemişti Selami Bey. O nedenle CHP’nin bu kararını destekliyorum ama;
-Uygulama nasıl olur bilemiyorum!..