Devlet, toplumların organize bir şekilde varlığını sürdürebilmesi için oluşturulan bir kurumdur. Bu kurum, tarih boyunca çeşitli evrimler geçirmiş ve de farklı yapı ve işlevler kazanmıştır. Orta Çağ Avrupa’sında, kilisenin devletle iç içe geçtiği ve kralların "Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi" olarak görüldüğü bir sistemden modern zamanlarda en ileri yönetim şekli olarak kabullendiğimiz demokrasilere doğru evrilen bir yönetim şekli çeşitli zamanlarda devletlere egemen olmuştur.  Jean-Jacques Rousseau, Thomas Hobbes ve John Locke gibi düşünürler, devletin insanların doğa durumundan çıkıp, toplumsal bir düzene geçişi ve yaşamı belirli kuralara bağlayıp bir güç kullanımını engelleyebilmek için devlet otoritesinin gerekli olduğunu savunmuşlardır. Demokrasinin geçerli olduğu devletlerde “güçler ayrılığı” ilkesi benimsenerek, yasama, yargı ve yürütme erkleri birbirinden ayrılmış ve her birinin yönetimleri liyakatli kişilere bırakılarak, devletlerin denetim mekanizması oluşturulmuştur. Demokrasilerde, halkın eğitim seviyesi ortalamanın üzerinde olduğu olağan durumlarda, iktidarda olanlar eleştiriye açık, yapılan o eleştirilerden yarar sağlayıp kendilerini daha da geliştirmeyi amaçlayan liyakatli kişilerden oluşurlar. Bu nedenle demokrasiler vatandaşın sorgulama ve eleştiri yapmasına izin verir…
Felsefenin ilk babalarından Platon 2500 yıl evvel demokrasileri bozuk rejimler arasında gösterip, bu devlet yönetiminin eğitilmiş halk istediğini söylemiş, aksi durumlarda popülist liderlerin halkı rahatlıkla kandırıp demokrasiyi tiranlığa çevireceğini belirtmişti. Eğer bir halk demokratik bir ortamda, liyakatli ve sorumluluğunun bilincinde yöneticiler tarafından yönetiliyorsa elbette devleti, daha doğrusu devleti yöneten kişi ve kurumları sorgular. Ama halk otokrasiyle yönetiliyorsa, devletin sorgulanması ve eleştirilmesi söz konusu olamaz. Çünkü otoriter rejimlerde “güçler ayrılığı” değil “güçler birliği” vardır bu da sadece siyasi erke sahip olan otokratın elindedir. Ekonomi, adalet, sağlık, eğitim, kültür, tarım, sanayi, içişleri, dışişleri aklınıza hangi konu geliyorsa otokrat hepsi hakkında bilgi sahibi olduğunu sanır, ama yanılır. Bu liyakatsizlik ve yetersizlik sorgulanıp eleştiriye uğrarsa sadece otoritenin zayıflamasına yol açar. Hiçbir otokrat buna izin vermez. Devlet nerede diye asla soramazsınız çünkü devlet bizzat kendisidir ve buradadır. Sorunların sorumlusu devlet yöneticilerinin dışında herkes olabilir. İç ve dış güçler birlikte hareket edip devleti yıkmak istiyorlardır. Otokrat buna engel olabilmek için elinden geleni ardına koymaz. Eylemlerimiz bize kim olduğumuzu anlatır, tarihte ardından hayırla anılan hiçbir otokrat yoktur, olan da sadece ülkesine ve halkına olur…